İlanlar için fotoğraf seçerken önce neye dikkat ediliyor? Elbette, verilen
mesaja uygunluk sağlamasına. Güçlendirmesine, etki kazandırmasına.
Peki, Milli Eğitim Bakanlığı'nın
Emine Erdoğan'ın himayesinde başlatmış olduğu kampanya ilanlarına ne demeli?
Hani şu
"Anne-kız okuldayız" kampanyası.
***
Fotoğraflarda, her halinden şehirli, hali-vakti iyi, modern biri olduğu anlaşılan; ama anne mi, öğretmen mi olduğu pek ayırt edilmeyen bir hanım ve okuma yazma öğrenmeye çalışan, orta halli bir aileye mensup bakımlı bir kız çocuğuna yer verilmiş.
Oysa, kampanyanın hedefi, henüz okuma yazma öğrenememiş anneler ve okul çağını geçmiş kızlardır. Fotoğraftaki anneyse, bırakın okuma yazma bilmemeyi, sanki üniversite mezunu. Yok zaten öğretmense, anne-kız kampanyasında hani anne?
Kız çocuğuna gelince, geç kalmış sayılmaz, zaten okula başlama çağında. Görüntüye bakılırsa, babası onu en iyi okullarda okutabilir.
***
Aslında, eleştirilerimle böylesine doğru ve yerinde gördüğüm bu kampanyaya katkıda bulunmak istiyorum.
Hanımların eğitimli olmasının ülkemiz için ne denli önemli olduğu ortadadır. Eğitimli anne, çocuğunu da eğitir, eşini de. Hatta mahalleyi de. Okuma yazma öğrenme de eğitimin olmazsa olmazıdır. Bu kampanya 4 yılda, 3 milyon insanımızı hedefliyor. Yani, en büyük eğitim çalışmalarından biridir. Dolayısıyla ilanlar çok etkili olmalıdır.
Ayrıca, emeği geçenlere de hakkını vermek gerekir.
Emine Erdoğan, okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması çalışmalarında da yer aldı. Şimdi de
"anne" duyarlılığıyla, anneler ve kızlarının eğitimine öncülük ediyor.
***
Milli Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik'in bu kampanya için özel çaba sarf ettiğini biliyoruz. Ayrıntılarla bile bizzat ilgileniyor. Çünkü kendisi de okuma yazma öğrenememiş olan annelerin arasından geliyor. Başarıldığı takdirde ailelerin, köylerin, şehirlerin yaşamında nasıl olumlu değişiklikler olabileceğini şimdiden görüyor.
İnşallah, herkesin katkısıyla başarıya ulaşılır.
***
Ama ben yine fotoğraflara dönmek istiyorum.
Olmamış.
Hedef kitleye hitap etmiyor. Bunca emeğe ters düşüyor.
Köydeki annemin, ilanları görüp
"Beni çağırıyorlar" diyeceğini sanmıyorum.
Okuma yazma bilmeyen anne kim? Kız kim? Nerde, nasıl yaşarlar? Nasıl giyinirler? Bunların dikkate alınması gerekir.
Çoğunlukla, Anadolu'nun bir köyünde veya şehrin varoşlarında olmalılar. Yoksuldurlar. Yüzlerinde makyaj yok. Yorgun, kırışmış. Giysileri eski ama temiz. Anadolu'nun özgün baş örtüsü çok yerinde olurdu. Hatta Evin Ana'nın şalvarı da hiç fena olmazdı.
Peki, bu yanlış fotoğraf niçin öyleyse?
***
Bence, "İlk dakikalarda yersiz bir penaltı veren hakemin, daha sonra aynı takımın kazandığı gerçek penaltıyı verememe psikolojisidir."