Büyük şehirler hınca hınç doldu. Orta ölçekli bir Avrupa ülkesi nüfusunu zorluyorlar. İstanbul 15 milyona dayanan insanıyla bunu aştı bile. Plansız bir şehirleşme, beraberinde pek çok sıkıntıları da getirdi: Trafik, pahalılık, betonlaşma, işsizlik ve şimdi de susuzluk. Böyle giderse daha yeni sıkıntılarla da karşılaşabiliriz.
Peki, büyük şehirlere göçün nedeni sadece ekonomik mi dersiniz?
Hayır, maalesef eğitim de kırsaldan kentlere iç göçü destekleyen önemli etkenlerden biri.
Biz, pek eğitimli olmamamıza rağmen, aynı zamanda eğitime çok önem veren bir toplumuz. Ama kaliteli eğitim açısından çok gerilerde olmamızın yanında, dağılım da pek adaletli değil. Yani ülkemizdeki, en iyi okullar ile en başarısız okullar arasındaki fark yönünden,
41 OECD ülkesi arasında en kötü durumdayız.
İleri ülkelerde, kırsalda verilen eğitimle, şehirlerde verilen eğitim arasında pek fark yaratılmaz. Bu da fırsat eşitliğini sağlar.
Bizde, kırsal için çok önemli olan avukatlar, doktorlar, öğretmenler, memurlar ve serbest meslek sahipleri, çocukları büyüyünce iyi bir okul ve dershane için, bir yolunu bulup kente göç ediyor.
***
Sonuç;
İstanbul Valisi Muammer Güler diyor ki; "Bana her yıl bin 500 yeni derslik lazım." Bu sayıya ancak stabil olabiliyor.
Bütçesinin yüzde 15'ini ayırması gerekirken, yüzde 60'ını eğitime ayırıyor, yine de yetmiyor. Kaynak üretmek zorunda. Diğer şehirler de benzer durumda. Devletin bürokratını, koşullar
"tüccar gibi düşünmeye" zorluyor.
Vali Güler bu zihniyetle hareket ederek, bayağı derslik kazandırdı.
İlk aklıma gelen Ataköy Konakları içerisindeki 8 dönümlük okul arsası. 16 derslikli bir okul yapılacakken, 320 derslik karşılığı özel sektöre verdi. İstinye Park'ın yanındaki 1 okulluk arsayı, 3 okul karşılığı verdi. Yine Gedikpaşa'daki bir okul arsasını 24 trilyona sattı. Bu da 20 okul demek..
İstanbul ve diğer büyük kentler göç almaya devam ettikçe, kuşkusuz bu örnekler de artacak.
Okul arsası daha da kıymetlenecek. Nitekim, önceden okul yaptıran hayırseverlere jest olsun diye baba veya annelerinin ismi veriliyordu. Şimdi arsalar değer kaydedince bu uygulama da zamlandı: Arsayı verin, devlet iki okul yapsın, hem annenizin, hem de babanızın ismi verilsin.
Nasıl, daha karlı değil mi?
***
Bizler, nüfus artışı ve göçlerle her yıl oluşan yeni derslik ihtiyacını karşılamaya çalışırken, eğitimde kalitenin artırılmasına fırsat bulamıyoruz.
Bir yer de okul yokken, sınıf yetersizken; başka bir okuldaki teknoloji ve öğretmen yetersizliğine duyarlı olamıyoruz.
Eğer ülkemizin her yerine, her çocuğuna eşit ve kaliteli eğitim hizmeti götürülecekse,
buysa niyetiniz satın. Takas edin. Bütün hünerinizi gösterin. Çocuklar sizi bekliyor.