Orta öğretim kurumlarında sınıf geçme daha da kolaylaşıyor.
Yeni yönetmelik, Milli Eğitim Bakanlığı Orta Öğretim Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanıp, Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı'nın onayına sunuldu. Öncelikle lise öğrencilerini ilgilendiren yeni taslakta neler öngörüldüğüne bakalım.
1) Bugün en fazla 2 dersten zayıfı olan öğrenciler, bir üst sınıfa sorumlu olarak geçebilirken, bu sayı 6'ya çıkacak. Yani sınıfta kalmak tarih olacak.
2) 3 dersten başarısız olan öğrencilerin girebildiği ortalama yükseltme sınavına, her durumdaki öğrenci girebilecek.
3) Alan değiştirmek isteyen öğrenciler de yeni düzenlemeden nasibini alacak. Bilindiği gibi, halen lise son sınıf öğrencilerine alan değişikliği için, Ağustos ayında fark dersleri verme şansı tanınıyor. Yeni taslağa göre, bir ek sınav hakkı da Şubat ayında veriliyor.
***
Daha önce ilköğretim okullarında "sınıfta kalma" kaldırılmıştı. Şimdi liselerde de adım adım buna gidiliyor. Öğrencinin üzerinden sınıfta kalma korkusu tamamen atılmak isteniyor. Bir başka değişle, eğitimimizin üzerinden "korkular" atılıyor. Müeyyideye dayalı eğitimden uzaklaşıyoruz.
Bazı eskilerin feryadını şimdiden duyar gibiyim:
"- Ah, ahh! Her şeyin çivisi çıktı. Falaka kalktı, sınıfta kalmak kalktı. Neyle terbiye edeceğiz biz bu sıpaları?"
Öğretmenlerden de tepki gösteren olacaktır:
"- Efendim çocuklara hangi yaptırımı uygulayacağız?"
Burada şunu net bir şekilde ifade etmek isterim, artık öğrencilere yaptırım filan uygulamayacağız. Korkuyla ders çalıştırma tarihe karışacak.
***
Dünyanın ileri ülkelerinde eğitim nasılsa, bizde de aynı anlayış getirilmek isteniyor. Buna göre, öğretmen bir yaptırımcı başı değil, "rehber" konumunda olmalıdır. Öğrencinin düşünmesini, hayal kurmasını, karar verebilmesini, analiz etmesini sağlayacak ortamlar oluşturmalıdır. Bu anlayış, ezberci eğitimden uzak, yapılandırıcı dediğimiz, somuttan soyuta yapılan eğitimin gereğidir. Öğrenci korktuğu için değil, ihtiyaç duyduğu için ders çalışacaktır. Geleceğini düşündüğü için okula gidecektir. Yani karar öğrencinindir.
***
İşte bu yeni düzenlemelerle, eğitimimiz gerçekçi anlayışın hakimiyetine sokulmak istenmektedir. Bana göre de bu tamamen doğru bir yaklaşımdır. Ancak uygulamada önemli sıkıntılar olacaktır. Önce bütün öğretmenlerimize yeni uygulamaların iyice anlatılması gerekir. Uygulayıcı olarak, onlar inanmalı, sahip çıkmalıdır. Öğretmende bir tereddüt olmamalıdır. Halen bile pek çok ilköğretim öğretmeni, "sınıfta kalmanın kalkmasını" ellerindeki kozun alınması şeklinde algılıyor. Bir de sınıf mevcudu, mutlaka 28'lere çekilmeli. Kalabalık sınıflarla kaliteli eğitimden söz etmek mümkün değildir.