Okul başarısının SBS sınavına katkısını öğrenen bir anne, okul müdüründen çocuğunun notlarının yükseltilmesini istiyor. Müdür bunun mümkün olmadığını söyleyince, elindeki karneyi göstererek, "Bu benim de karnem, hakkımızı istiyoruz!" diye bağırıyor.
Annenin çocuğunun karnesiyle böylesine bütünleşmesi sınırları aşıyordu. Ve ülkemizdeki sosyal ve kültürel bir sorunun göstergesi oluyordu.
Özellikle özel okullarda sabah çocuğuyla gelip giden anne grupları var. Çantalarında çocuk için yiyecek, giyecek gibi eşyalar mevcut.
Teneffüslerde takviye yapıyorlar. Bazen sınıf kapılarına kadar sızıp, içerde neler olduğunu bile izlemeye çalışanlar var. Öylesine kaptırmışlar ki sanki öğrenci olan evlatları değil de kendileri.
***
Yeşilköy'de butik bir dershane var. Bu tür aşırı ilgili velilere hitap ediyor. 8 kişilik sınıfta, çocuklar ön sıraya oturuyor, anneler arka sırada not tutuyor. Çocuk zaman kaybetmesin diye anne not tutuyor.
Ülkemizde anne-babanın çocukla ilgilenmesi hoş karşılanır.
"Aman ilgilensin de çocuk sağa sola sapmasın" denir. Kültürümüz de bunu destekler.
Bu yüzden bizim ilgi sınırımızı belirleyen ibre biraz ilerdedir. Bir annenin çocuğunun üniversite tercihleriyle ilgili bir soruya "Biz hukuk fakültesini seçtik" demesini bile normal karşılarız.
***
Çocuğuyla ilgilenmede aşırıya kaçan ebeveynler, sadece bize özgü bir sorun değil.
Amerika ve Avrupa'daki okullar da bu dertten muzdarip.
Her şeye bir isim koyarak tescillendiren Amerika'da bunlara, her yere yardıma koşan askeri helikopterlerden esinlenerek "Helicopter Parents" (helikopter anne-babalar) deniyor.
Çocuğun çevresinde vızır vızır dönen, en ufak sorunlarını bile anında çözen, onu kendisinin bir uzantısı olarak gören aileler bunlar.
Evlatlarına asla sorumluluk vermezler.
Avrupa'da da bu ailelerin sayısı giderek artıyor. The Guardian gazetesinde yayınlanan bir makaleye göre, İngiltere'de ailesiyle yaşayan üniversite öğrencisi oranı 1996'da yüzde 12 iken, bugün yüzde 20'ye çıkmış.
Öyle görülüyor ki Batı 1980'lerin "double income no kids" (her ikisi de çalışan çocuksuz çiftler) modasını terk ediyor.
***
Batı ne kadar aşırıya kaçsa da bizimki kadar olamaz. Normal ibremiz zaten biraz ileride olduğu için, bizimkilere helikopter değil "gölge ebeveynler" demek gerek.
Psikologlar bu anne-babaların çocuklarının kişiliklerine tecavüz ettiğini söylüyor. Ve çocuğun kendi ayakları üzerine basamayan, özgüven eksikliği içerisinde yetişeceğini ekliyorlar.
Bu çocuklar, evde hırçın ve kavgacı, dışarıda pasif ve teslimiyetçi olurlarmış.
Psikiyatr Prof. Dr. Aytül Çorapçıoğlu Özdemir ise soruna farklı yaklaşıyor: "Bazı anne- babalar çocuğun bağımsız ve kendine yeten bir birey olmasını, kendilerine birer tehdit olarak görürler. Bu yüzden değişim çabalarını engelleyip, kendilerine bağımlı kalmaya zorlarlar."
***
Çevremize baktığımızda maalesef pek çok "helikopter ebeveynler" göreceğiz. Ama kişilikli, sağlıklı nesiller yetiştirmek için, yönetici anne-babadan danışman anne-babaya geçmek zorunda olduğumuz da bir gerçektir.
Umarız bu aşırı özverili insanlar çocuklarına ait olan sınıflardan çıkar ve onlara kendi işlerini yapmaları için sadece olanak verir.