Senin için yazılmamış bir şiirin arkasına sığınıp, ardından yas tutmak yakışmazdı bana. Seni anlattığını söyledikleri bütün dizeleri yırttım. Bana yalnızlığı öğretmeye kalkan dik başlı şairlerin kestikleri ahkamlara karnım tok benim. Ben, anlatılamayacak bir yalnızlığın memelerinden emerek yaşıyorum hayatı. Yüreğime dolan acımtırak tat, hayatta kaldığımın kanıtı benim. Hayaller kurarak yaşamak isteğiyle dolu olsam, şımarık şairlerin, yalancı merhemlerinden sürerek dindirirdim kalp sızımı. Olsaydı kalbim yerinde, sen onu da alıp gitmemiş olsaydım, şiirlerden tampon yapardım belki. Olmayan yaraların pansumanı da olmuyor bilesin. Şimdi başım yerde, anasına hayınlık etmiş bir hayırsız gibi sürdürüyorum yaşamak sürgünümü. Gözlerim uzaklara dalıp gitmiyor, engin dağların kestiği yolları nasıl tüketirim diye planlar kurup, zamanının gelmesini beklemiyorum. Koca denizleri, heybetli gölleri, yıkılası köprüleri geçmek için oturup çareler düşünmüşlüğüm yok. Anlamsız bir kimsesizliğin içinde, anlam aramanın çaresizliğine düşecek kadar da düşkün olmadı yüreğim. İçinde senin izini taşıyan her şey gibi tutunca bırakmıyor yalnızlığında! Üzgün müyüm, bıktım mı sensiz yaşamanın kederinden, acılara belenmenin onurunu hiçe saymak zamanı geldi mi dersen, hayır! Gelmedi ve bilesin geleceğe de benzemiyor. Seni sevmek yolculuğunun inilecek bir durağı yok. Olsaydı sen gitmeden önce beni indirirdin zaten. Düşünüyorum da, gidişinin kaç gününü geçirdim çıkaramıyorum. Daha kaç günüm var bilsem, beklemenin tadına varmaya bakardım. Bilmiyorum! Gebe bir şairim ben, gelmeyeceğin üzerine dizeler doğurmaya namzet. Bir anadan daha iyi bilirim, içinde taşımayı öteki canı. Ve daha sabırlıyım bir ebeden, zamanım sonsuz çünkü. Belki artık gelmen üzerine kurmadığım için planlarımı, gelmemene boyun eğdiğimden belki, aşkın isyankarlığını kaybettikten sonra da, aşk olarak kalabileceğine inandırdığımdan ruhumu ya da, gelmemen üzerine düşler kurmayı da öğretiyorum kendime. Anlaşıldı gelmeyeceğin, yeniden sokulamayacağın bana, belli oldu artık. El ele tutuşmak üzerine yeni düşler kurmak anlamsız oldu. Her şeyi kendimden bile saklayamayacak kadar iyi biliyorum. Bütün bunları bilmek bile, bir muammanın ortasında kalakalmaktan, daha iyimser görünüyor bana. Demek ki artık, bedenin giremeyecek koynuma. Ben seni çikolatalı pasta yemeğe götüremeyeceğim. Hayalin girecek artık koynuma ve ben bir daha seninle birlikte aynı kokuyu içime sindiremeyeceğim. Uzak zamanlar üzerine ütopik hikayeler yazılar ancak, oysa kınından çıkacak kadar bile mecali yok kalemin. Yalnız bırakılışına beddualar dizdirmeli belki aklım. Aklım, senin peşinde bir sürgünü sorgusuz kabul etmek yerine, itirazlar dizdirmeli birbiri ardına. Yapabileceklerim diye uzunca bir listem olmalı, karanlıkta sürdürdüğüm hayatı gün yüzüne çıkarabilmek için belki. Belki de hiçbiri olmamalı. Bütün bunlara hazırlıklıysam eğer, dönüşün üzerine hülyalara dalmak neyime...