YÖK Genel Kurulu'nun aldığı kararla Devlet üniversitelerinin kontenjanı yüzde 20 artırıldı.
Örgün lisans düzeyi, lisans düzeyindeki
ikinci öğretim programları ve
ön lisans programlarında toplam
71 bin kontenjan artışı yapıldı.
Böylece, yeni dönemde devlet üniversitelerine girecek öğrenci sayısı
430 bine çıkartılmış oldu. Genel Kurul içerisinde, 9 üye karara karşı çıktı. En çok tepkiyi ilahiyat fakültelerinin kontenjan artışına yapmış olmaları pek sürpriz sayılmamalıdır. Bu muhalif üyeler mutlaka kendi duyarlılıklarını ortaya koyuyorlar. Saygı duymak gerekiyor. Ancak şunu da sormak lazım:
"Madem bu karar siyasi, madem bu karar gelişigüzel, sadece ilahiyat fakülteleri için mi mahsurlu? Diğer fakülteler için değil mi? Niçin hepsi için aynı duyarlılığı göstermiyorsunuz?" Yıllardır "ilahiyat komiserliği" yaparken, çok daha önemli konuları ihmal ediyoruz. Sonunda her şey yine olacağına varıyor.
***
Başkan
Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'ın iyi niyetinden kuşkumuz yok. Geldiği günden beri çok şeyler yapmak istiyor. Ancak nedense, kamuoyuyla paylaşılan bazı kararlar, çok ikna edici olamıyor. Objektif olarak bakıldığında, kontenjan artışı kararının eleştirilecek yanları yok değil. Arkasında detaylı bir çalışma yok, kanısı uyandırıyor.
Oysa, eminim ki her önerinin, her alınan kararın arkasında titiz bir çalışma var. Öyleyse
YÖK, bu kararla bağlantılı olarak kamuoyuyla şu bilgileri de paylaşmalıdır:
1- Yüzde 20 öğrenci artışına paralel olarak, aynı oranda öğretim görevlisi de artırıldı mı? Artırıldıysa nereden alındılar?
2- Hangi meslek dallarının kontenjanı artırıldı. Bunu yaparken piyasanın ihtiyacı dikkate alındı mı?
Öğrencilerin barınması için ek bir çalışma yapıldı mı?
4- Bu karar, rektörlerin görüşleri alınarak mı hazırlandı?
Konuyla ilgili teknik çalışmalar kamuoyuyla paylaşılırsa, benzer sorular ve endişeler ortadan kalkmış olur.
***
Kontenjan artırmanın en sağlıklı yolu, yeni üniversiteler açmaktır. Devletin olanakları yeterli olmadığı için, özel teşebbüsün önü açılmalıdır. Kriteri koyup, iyi bir denetim olduğu sürece bundan korkmamak gerekir.
Vakıf üniversiteleri geliştirilmeli. Artık
şirket üniversitelerini de düşünmeliyiz. Hatta yabancı sermayenin yüksek öğretime yatırım yapabilmesini de. Ülkemizin en mahrem kuruluşlarını yabancı sermayeye açtık, yüksek öğretim neden olmasın? 60 binin üzerinde öğrencimiz yurt dışında öğretim görüyor. Bir sakıncası görüldü mü?
Aksine, dönünce daha çok rağbet görüyorlar. Küresel ve liberal olgulardan artık soyutlanmamız mümkün değildir.
O halde erken çocukluk ve temel eğitimi sağlıklı verip yürüyeceğiz. Ancak o zaman 3 öğrenci buraya, 5 öğrenci şuraya sıkıştıralım çaresizliğini aşıp, standartları yükseltme zevkine ulaşabiliriz.