Hele bir 'İstanbul' deyin bakın ne nutuklar dinlersiniz. Özellikle eli kalem, ağzı kelam tutanları oturtun Boğaz'a karşı, kadehlerinden aldıkları her yudumun karşılığı bir araba söz işitirsiniz. Peki, bu
'altın boynuz' sevdalıları, gerçekten severler mi İstanbul'u? Kendi keyiflerine göre severler, ancak rahatlarını bozup çok da peşine düşmezler, sevdalandıklarını söyledikleri şehrin!
Dün de yazdım, hafta sonu
AK Parti İstanbul İl Başkanlığı tarafından, uluslararası bir sempozyumun startı verildi. Dünyanın 50 ülkesinin Yerel Yöneticileri,
Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın söyleyişiyle, "
Güneşin her sabah, Avrupa ve Asya'yı aynı anda selamladığı noktada" buluştu.
İstanbul'un tanıtımı için bu denli önemli bir organizasyonun açılış gününe
Başbakan Erdoğan gelmese, uçup gidecekti toplantı. Aşkla İstanbul'u sevdiğini söyleyen yazar, çizer takımının bu başarıyı yazmak aklına bile gelmedi. Ne yazık! Biz üzerimize düşeni yapıp, anlatalım
Dünyanın 50 ülkesini temsil eden yerel yöneticileri buluşturan "
1. Uluslararası Yerel Yönetimler Sempozyumu" gerçek anlamda dolu dolu geçen iki günün sonunda, iki ana yararıyla hafızalara kazındı. Birincisi müthiş bir yerel yönetimler bilgi paylaşımının sağlanması diğeri ise paha biçilmez bir İstanbul tanıtımının gerçekleştirilmesi.
Sempozyumlar birinci yarar için yapılıyor olsa da, işin tanıtım ayağının da en az bilgi paylaşımı kadar önemli olduğu akıllardan çıkartılmamalıdır. Hele de şehrinizi tanıttığınız konuklar, bulundukları şehirlerin belediye başkanları, yöneticileri olunca, ülkelerine döndüklerinde İstanbul'u nasıl etkili ve yaygın anlatacaklarını bir düşünün bakalım.
Beş kıtayı buluşturan toplantıda, Doğu'dan Batı'ya;
Budapeşte'den
Kalküta'ya,
Brooklyn'den
Halep'e,
Dublin'den
Selanik'e dünyanın önemli şehirlerinin temsilcileri vardı. Bu denli geniş bir katılım ve '
2010 Dünya Başkenti' olmak iddiası, ne muhteşem bir uyumla birbirinin tamamlıyor değil mi?
Toplantıda, yönetim ve organizasyondan, çevre sorunlarına, yerel ekonomik gelişmeden, sosyal gelişime kadar, yerel yönetimler arasında
işbirliği olanaklarını sorgulayan 5 ana başlık, işin profesyoneli konuşmacılar tarafından enine boyuna tartışıldı.
Keşke yerim olsaydı da size, toplantıya katılan şehirler hakkında ilginç bilgiler verebilseydim. 14 Milyonluk Kalküta'nın, Britanya İmparatorluğu'nun sömürge eski Başkenti olduğunu, Brooklyn Belediye Başkanı Marty Markowitz'in, nasıl bir Türk dostu olduğunu,
Wiesbaden'in Dostoyevski'nin Kumarbaz'ında bahsettiği şehir olduğunu, Amman'ın, İstanbul'un kardeş şehri olduğunu, Gırnata'nın Endülüs'ün tarihi merkezi olduğunu,
Atatürk'ün doğduğu şehir Selanik'i ayrıntılarıyla yazabilseydim.
Yazmaya arzum var lakin yerim yok. Toplantının ilk akşamı Boğaz'a karşı Feriye'de yenen akşam yemeği ve ardından gerçekleştirilen Boğaz Turu,
İstanbul'u konukların akıllarına nakşetmeye yetti dersem, anlatmak istediğimi özetlemiş olurum galiba.