Ey sevgili;
vefa dağından odun taşımak, keyif ırmağından su içmeye benzemez. Seni kendisine layık görmesi için insanın, türlü dertleri zevk edinmesi gerekir elbet.
Bunda kuşku duyulacak bir şey yok, lakin bin sıkıntıya karşılık bir ferahlık arzu etmesini de çok görme bendenin.
Sana karşı arzu halimi sessiz terennüm edişime kızıp, pısırıklığıma kusur bulmaya kalkma sevgili, sen de kendi
kıymetini benim gönlümle tartsaydın eğer, bırak fısıldamayı, lal olmayı saadetlerin en makbulü kabul ederdin, emin ol.
Benimle ilgili yarenlerine, '
Şair gönüllü, ne yapsam üstünü örtecek bir şey buluyor' diyormuşsun, doğrudur. Senin her yaptığını yüreğimin sularında ıslatıp, makbul eylemekte üstüme yok. Fakat bütün bunları bir sevdanın olmazsa olmazları görmek yerine, hayrete şayan bulmana şaşırmadım dersem, yalan olur.
***
Şair gönüllüyüm elbet! Bana layık gördüklerin arasında, uygunsuz bir halin olduğuna
beni ikna et, kara yürekli olayım.
Şairlik şurada dursun, ben zalimlerin feriştahı kesileyim. Olmayacak duaya el açtırma bu garibi. Bırak, ben senin zannınca şair kalayım. Gözünde hiçbir şey olmamaktan evladır bu hal.
Sen, senin sarrafın olmadığından ey sevgili, bilmene imkan yok kıymetini. Kibir ırmağında uzunca müddet yıkandığından zahir, kıymet bilişime değer vermezsin elbet. Bu halinde dahil olmak üzere, beni kırmak kudretine sahip bir tasarrufuna hali hazırda rastlamışlığım yok, şükür. Sana karşı gelmemi biçareliğime yor. Beni kıracak cümle hareketlerine, daha en başından yürek kapılarımı kapattığımı söyleyeyim de, zahmete girme boşuna.
Ne yapsan kabulüm ey sevgili, bırakıp gitsen de beni, bedenin uzaklaşacak olduktan sonra, kem olmaz bakışlarım.
Sen bir gonca gülsün nazarımda, solması mümkün olmayan. Ve sen o
gonca gülsün, yaşlanıp horlanmasına imkan bulunmayan.
Bil bunları ey sevgili ve vazgeç sürekli kendi kusurlarını söyleyerek, yüreğimi dipsiz, karanlık kuyular gibi çaresizleştirmekten.
***
Ben sana bir oyun, canan demişim. Bilesin söylediğinden dönmek nedir bilmez ruhum. Seni aramak için yeniden yollara düşmek yerine, varlığından haberdar olup, seni beklemeyi yeğ tutarım, bilesin. Ve yine bilesin,
sana meftun oluşumdan itibaren, yok dönüşü bu halin.
Sen istersen kaç sevgili, ben yine de sensizliği acı olmaktan çıkarıp, sonsuz bir hazza çeviririm. Ne yapar yapar, her saniye az sonra geldiğinde seni nasıl kucaklayacağımı düşünürüm. Gelişin bir türlü hitama ermese de zümrüt yüreklim, son nefesimi çekmek anına değin geleceğin ümidiyle,
kırarım umutsuzluk putunu. Senin adının arkasına ümitsizlik lafını katmak yerine, sükut ederim. Bilesin susuşum başkaldırış olur cihana, tek senin bir göz süzmen beni döndürür yolumdan; o nazarında, çehremde parıldayacağına imkan tanımaz aklım.
***
Ben seni sevmeyi beklemek saymışım ya bir kere; bilirim kaygı olmaz bekleyende, ümitsizlik olmaz, gelemeyeceğine emin olmak diye bir şey olmaz. Sadece beklemek olur ve
geleceğini kati saymaktan başka çıkar yol bulunmaz.
İstersen ey sevgili, sürekli beni azat ettiğini söyleyip durma. Bu hal başka çıkar yol götürmese de, bir kölenin efendisine beni azattan vazgeç demeye de hakkı yoktur. Ama bil, her hürriyetimi kazandığımdan sonra, gönüllü tekrar girerim senin köleliğine.
Ey sevgili, bir anlasan aşık olmanın nasıl sorumluluk istediğini, sevmesen de beni, ilişmezsin çaresizce seni beklememe.
Gelme ey peri, gelme ki bozulmasın geleceğin gizemi!