Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ve Genişlemeden Sorumlu Yüksek Komiser Olli Rehn'in Ankara ziyareti, Türklüğe hakareti yasaklayan TCK'nın 301'inci maddesinin değiştirilmesi çabalarıyla örtüştü. Ardı arkası kesilmeyen dayatma ve isteklerle Türkiye'nin AB kapısını adeta "teslimiyet kapısına" çevirenler ile her şeye rıza gösteren teslimiyetçilerin gündeminde aynı şeyler vardı. AKP hakkındaki kapatma davası ve Anayasa Mahkemesi'ne yönelik uyumlu karar verme telkinleri ile TCK'nın 301'inci maddesinin düzenlenmesi çalışmaları. Türkiye'yi babalarının çiftliği gibi görüp TBMM'deki görüşmeleri için akla gelmeyecek istekleri sıralayan Avrupalı konukların küstahlıklarını yüzlerine çarpan da olmadı. Türkiye'deki muhataplarıyla şen şakrak bir araya gelip havadan-sudan, biraz da yapılacaklardan söz ettiler medyaya açık görüşmelerde... Baş başa kalındığında ise ev ödevleri sıralandı. Yapılması istenenler tekrarlanıp "Sakın geç kalmayın" denildi. Ayrancı ile bozacı hikayelerindeki ilişkiler hatırlandı. Göründüğü kadarıyla AB heyeti ile en iyi anlaşanlar AKP ve DTP oldu. 40 yıllık dost gibi ve ailedenmişler(!) havasıyla kucaklaştılar. CHP ve MHP'de ise temkinli yaklaşım, mesafeli duruşlar hakimdi. Hatta, karşı ataklarla sorgulamalar yapıldı. Türk hukukuna müdahale edilemeyeceği ve iç siyasette AB'nin taraf olamayacağı da vurgulandı.