Sadece güzelliğiyle itibar gören kadınlara bakınca, yıllar önce Kuşadası'nda okuduğum bir duvar yazısı gelir aklıma.
"Makyajınla ve süslü püslü halinle hava atma...
Yollar da pırıl pırıldır ama altından kanalizasyon geçer!"
***
O yüzden yalın kadınları severim.
Bilgi birikimli, fedakar, anaç olanları.
Kolay yoldan para kazananları değil!
***
Süslü kadınların dünyasında çobanlara yer yoktur.
Kimlere yer olduğunun da bizler için anlamı yoktur zaten.
Biz meselenin diğer tarafına bakalım.
***
Yıllarca kitaplar yazmış, düşünce kadını sayılabilen biriyle biçare bir mankeni benzeştiren televizyonculuk sistemine bakalım.
Pınar Kür'le Aysun Kayacı adlı mankeni aynı davanın arkadaşlığı yapan sisteme.
Yarın Aysun Kayacı kendisini Pınar Kür'le aynı kefeye koyarsa...
Sebebi Pınar Kür'dür...
***
Ama belki de tersine işler zaman.
Pınar Kür kendisini Aysun Kayacı ile aynı kefeye koyar.
İmkansız diye bir şey var mı bu alemde!
Ne diyelim, paranın gözü kör olsun!
***
Şimdi gelelim konuşacak bir şeyi olmayan kadınları "süs bebeği" olarak ekrana taşıyan zihniyetin onları "kurduklarında" ortaya çıkan faciaya...
"Çobanla profesörün oyu bir olur mu?"
Bizim de bir karşı duruşumuz var elbet.
Sosyal bir farklılık oluşturan cehalete karşılık, fedakarlığı ortaya koyduğumuzda, "mankenlerin oy hakkıyla annelerin oy hakkı bir olabilir mi?".
Kısasa kısas!
***
Ben insanın ruhuna bakarım, apoletine değil.
Ben apoletin ardına gizlenenden korkarım.
En saf ve yalın haliyle duran çobandan değil!
***
Çoban kendi kavalını kendisi üfler.
Süslü kadınlar başkasının kavalını üfler.
Çobanlar için aslolan insanlıktır.
Süslü kadınlar için aslolan para!
***
Ülkenin çobanıyla çıbanı arasındaki fark budur!