Bizlerin ağzında zeytin dalı olabilse...
Bizler kurallara saygılı olmayı bilebilsek.
Ve bizler, bizlerin huzuru için çalışan kurumlara el verebilsek...
Hayat daha anlamlı olurdu.
Şikayetlerimiz de kendiliğinden azalırdı.
Hep birilerini suçlamak yerine...
***
Polisler, hayat dosyalarında işlem görmeyen evraklarınız mıdır?
Yoksa en az sizler kadar yaşam kavgası veren, etten kemikten canlılar mı?
Polisin korumakla yükümlü olduğu değerler için, sizler ne kadar mücadele ediyorsunuz, hiç düşündünüz mü?
***
Trafiğe çıkıp da insanların, diğer insanların üzerine çıktığını gördüğünüzde, polislerin işinin ne kadar zor olduğunu görürsünüz.
Bir futbol maçını düşünün, kimdir huzuru bozan? Doktorları bile linç eden topluluklar ülkesi olduysak, nereye gidiyoruz?
Giderek herkesin birbirine benzediği bir toplumda, polisi aşan çirkin mimarinin sebeplerini hiç araştırdınız mı?
***
Sizler nasıl bakarsınız polise?
Yasaları kendisi için kullanan kişi gibi mi?
Yoksa huzurunuzun temsilcisi gibi mi?
Polise yardımcı olmayan bir toplumun, yozlaşan bir toplumun sebebi olduğunu bilmesi gerekir.
Çünkü her insan yarattığı aynada kendisini görür.
Polise gösterilen saygı, polisin gösterdiği saygıyla kardeştir.
***
Yılda bir kez polis haftası kutlanır.
Yılda bir hafta polisliğin anlamını içeren sözcüklerle donatılır duvarlar...
Onların çocuklarına da salıncak kurar bahar.
Onların alın terlerine de kağıt mendil uzatılır.
Bir haftalık tatlı serin bir esinti...
Rüzgar gibi gelip geçer...
***
Bununla bile yetinebilen bir kurumun, toplumun huzurunda daha etkin olabilmesi için, devletin de yapması gereken çok şey vardır.
Başkalarının dertlerini dinlemekten, kendi dertlerini anlatamaz hale gelen polislerin, biraz da biz yanlarında duralım.
Onlara verilen haklar, bizlerin geleceğine atılmış adım yerine geçerse, onların fısıltısını, bizler haykırışa dönüştürelim.
Öğretmenine, polisine hak ettiği değeri vermeyen düzenin, huzuru bulması mümkün değildir.
***
Hayat bizlere olduğu kadar...
Onlar için de o kadar zor ki...