Fenerbahçe'nin lig ve Avrupa arasındaki köprüde gururlu koşusu, doğru yönetilmenin ve kulüp olmanın bedelidir. Beşiktaş maçında bir kez daha gördük ki, hangi takımın, hangi futbolcuya kaç trilyon verdiğinin önemi yok. Alex gibi birini bulmak mesele. Ama başka bir Alex yok. Bazıları yeni anladı, Lincoln'ün asalak tavrıyla, Alex'in asil ruhu arasındaki farkı... Alex,Fenerbahçeli çocukların gülümseme ağacı. Tekrarından usanılmayan güzelliklerin tek temsilcisi. Ve rakip takımı elden ayaktan düşürmenin sihirli gücü. Oyüzden sadece yeryüzüne değil, gökyüzüne da atıyor imzasını. Hem ayaklarıyla... Hem ruhuyla... Beşiktaş maçında Alex'e atılanları yargılamayanlar, Alex'in yerde yatmasına yorum getiriyor. Küfüre ve şiddete arka çıkmanın adına "tahrik" diyorlar. Küfür ve şiddetin nasıl beslendiğinin, bundan güzel kanıtı olamaz. İnsanlar her daim kendini ele veriyor da... Herkesin birbirine benzediği bir düzende, bu gerçekler kimin umurunda? Dünü kenarda bırakıp, yarının hesabını yaparsak, Fenerbahçe Avrupa'nın en militan takımıyla karşılaşacak. Barbar ruhlu robotlarla... Sevilla'nın Chelsea'den aşağı kalır yanı yoktu. Sadece biraz daha romantikti. Fenerbahçe'de Beşiktaş maçında Kazım'la ortaya çıkan farklı bir resim vardı. Çarşamba gecesi maçın her anında gerekebilir. Maldonado ile Selçuk'un basiretsiz halinin örtbas edildiğini gördüm. Zico alışılmıştan zor vazgeçer ama böyle maçlarda yedek kulübesi de güven vermeli. Bu yıl Şampiyonlar Ligi'nin en sihirli takımı olarak, Fenerbahçe'nin çok şeyler yapacağına inanıyorum. Çünkü biliyorum ki... Chelsea'nin barbar bir futbol ruhu varsa... Fenerbahçe'nin aşkı var. Chelsea'nin tek tip kıyafetler içinde, "pozisyontimleri" varsa... Fenerbahçe'nin şövalyeleri var. O stat, ne zalim gardiyanlar gördü de, anahtarı çimlerin üzerine bırakıp gittiler. İngilizanahtarı da buna dahil!