'Türkiye'de değişim zamanı' BirleşikArapEmirlikleri gazetesi Beyan'da 3 Mayıs'ta yayımlanan AhmedAmrabi imzalı makale, yukarıdaki başlığı taşıyor. İşte o yazı:
***
Sabah namazını camide, cuma namazını düzenli olarak kılmakta kararlı bir Türk vatandaşı olsanız, Türk ordusunun liderlerinin gözünde ülkenin laik rejimine karşı muhtemel bir tehdit oluşturursunuz. Mustafa Kemal Atatürk'ün laik rejimi Türkiye'ye Avrupa'dan ithal ettiği söyleniyor. Ancak, bugün olduğu gibi dünün Avrupa ülkelerinde de çoğu başbakan her pazar günü veya belirli aralıklarla kiliseye gider ve laik rejim için tehdit kaynağı olarak görülmezler, silahlı güçlerin liderleri tarafından eleştirilmezler. İşte Türk laikliği ile batı laikliği arasındaki fark bu.
Orduaçıkçataraf Batı'nın laikliği devlet organlarının farklı dinlere karşı tümüyle tarafsız davranması anlamına gelirken, Türkiye'deki Atatürkçü laik sistem İslam dinine karşı düşmanca uygulamaları nedeniyle sarsıntılara yol açtı. Yıllar geçtikçe Türk ordusunun demokrasiye karşıtlığı arttı. Çünkü demokrasi, tıpkı Batı'daki gibi İslamcılar da dahil kimseye ayrım gözetmeksizin temel özgürlükleri tesis ediyor. Bu yüzden de Türk ordusunun İslamcı eğilimli AKP'nin cumhurbaşkanlığı makamına ulaşmasını engellemek için müdahalede bulunması nedeniyle Türkiye'deki mevcut siyasi kriz patlak verince, Avrupa'dan çok sert bir resmi tepki geldi. Bu, hiçbir demokratik sistemin kriterlerine göre meşru sayılmayacak bir müdahaleydi. Avrupa'nın, generallerin yayımladığı bildiriye yönelik tepkisinin anlamı budur. Avrupa Birliği sözcüsü, Türk ordusunun demokrasi meselesini demokratik yolla seçilmiş AKP Hükümeti'ne bırakmasının önemli olacağını ifade etti. Sözcü gazetelere yaptığı sert açıklamalarla, AB'ye üye olmak isteyen bir devletin karşılaması gereken şartları kapsayan Kopenhag Kriterleri'ni generallere hatırlatmak istedi. Ordunun siyasi konulardan uzak kalması, bu kriterler arasında yer alıyor.
Laiksistemyenidentanımlanmalı Avrupalı sözcü, Türkiye'de çıkartılan krizin akibetinin, Türk ordusu ve bu kurumun sivillerin silahlı kuvvetler üzerindeki otoritesine saygı göstermesi açısından bir test niteliği taşıyacağını belirtti, ordunun demokrasi oyununun kurallarına saygı göstermesinin önemli olduğunu ekledi. Türkiye'de yaşanan bütün bu olaylardan çıkartılacak sonuç şu: Türkiye'nin laik sistemi kendisini, demokratik sistemin ilkelerini ve bu sistemin kurumlarıyla ilişkilerini yeniden tanımlamalı, ordunun siyasetteki rolünü sınırlamalı ve dine karşı takındığı haksızca saldırgan tavrına son vermeli. Aksi takdirde, 'laik sistem' ifadesi, hassas bir hukuki formüle sahip anayasal bir terim değil de yoruma açık bir bileşen olarak kalacaktır. Atatürkçü laikliğin 80 yıl önceki uygulamaya konulmasından bu yana, generaller kendilerini nihai siyasi otorite olarak gördüler. Artık bu otoritenin generallerden seçmenlere aktarılması için değişim zamanı geldi. (Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Beyan, 3 Mayıs 2007)
***
Gerek Batı'dan gerekse Doğu'dan, dört koldan Türkiye'yi analiz eden itirazcılar, Türk demokrasisine bizden daha fazlı mı düşkünler ve meraklılar, yoksa Türk Silahlı Kuvvetleri'ni hedefe oturtmak gibi ortak bir misyonu mu temsil etmekteler, bilemiyoruz. Bildiğimiz ve gördüğümüz şu ki: Türkiye hakkında yazan yabancı kalemler, bu ülkenin dokusunu tanımıyor, bilmiyorlar. Pek anlamaya niyetleri de olmadığı açık. Çünkü, çarpıtmaktan da vazgeçmiyorlar. Bir tek örnek: Batı'daki laisizmin ve demokrasinin güzelliği sebebiyle, orada kiliseye giden başbakanlar askerler tarafından eleştirilmiyormuş! Burada Başbakan Erdoğan, cuma namazına gittiği için mi eleştiriliyor? Hiç kimse Erdoğan'a şimdiye kadar, Niyecumayagidiyorsun, dedi mi? Utanmazlıktır bu!