Güncel | Yazarlar | Güne Bakış | Ekonomi | Aktüel | Magazin | Spor | Televizyon | Saklambaç | Astroloji | E-gazete | Ana Sayfa
Bugün: 01 Şubat 2009  
Yazar Arşivi

Valelerin voleleri

Şu İstanbul'un taşı toprağı hiç de sanıldığı gibi altın değil. Zaten bu şehir insanı o kadar sömürüyor ki taşı toprağı altın olsa, sen de o altınları toplayıp satsan yine ucu ucuna yetiştirirsin...
Ulaşım pahalı. Diyelim karşı yakaya geçeceksin araban trafikten öyle efkarlanıyor ki benzini keş gibi içiyor tabii onun hesabını da hep sen ödüyorsun. Yemek pahalı, içmek pahalı, gezmek pahalı. Ya kurdu olacaksın İstanbul'un, ne nerde ne kadar ucuz bileceksin, ya da limitsiz kazancın olacak ayak uydurup paranla yeneceksin bu şehri.
Bir restorana gidiyorsun eşin dostunla (dışarı tabi çünkü burada insanlar yakın arkadaşlarını bile evinde ağırlamıyor.) daha kapıda soyulmaya başlıyorsun. Park yeri bulsan da kendin park edemiyorsun arabanı. Adamın biri anahtarını sert bir ifadeyle elinden alıp biniyor gidiyor. Kendilerine Vale diyorlar ama ben onlara Kız, Papaz diyorum sinir olduğumdan.
Arabanızı geri almak için hatırı sayılır bir bahşiş vermeniz gerekiyor. Yoksa Valenin suratından düşen bin parça oluyor ve o parçalardan biri sekip moralinizi çiziyor.
Bu bahsi geçen bahşiş birçoklarının sanacağı gibi iki üç ekmek parası da değil. Onbeş, yirmi milyondan azı kurtarmıyor, adamların yüzünü güldüremiyor.
Bu terane, hastane ve pastane kapılarında, alışveriş merkezi önlerinde de devam ediyor. Araştırdım, günde minimum yüz araba park etseler yaklaşık bin Türk Lirası ediyor. Güzel ekmek Bal. Her gece yatağıma yatıp neden o işi meslek edinmediğimi sorguluyorum. Saygın mı değil ne? Neden yazarlık ve anaokulundan kazandığım kariyere tavım? Bariyerleri diz, gelene gidene çemkir mekanı kazanç eyle...
Bahşiş miktarına göre artan saygı ve güler yüz sizi diğer ihtiyaçlarınızı kısıp; "Ya şimdi bu parayı kıymaya vereceğime garsona versem bir daha geldiğimde amma ilgi görür, ne biçim pohpohlanırım'' şeklinde düşünmeye itebiliyor...
Ben bir kere; " Bu parayı Valeye verirsem bir dahaki geldiğimde yakına park eder, arabamın kapısını, önünü ilikleyerek açar hatta belki koltuk ayarlarımı ve radyo istasyonumu da bozmaz.'' diye salak fikirlere gark olup altın bozdurmuştum söylemesi ayıp...
Aslında bu da bir sektör. Has sektör. Onlara da acıyorum. Bu insanlar da İstanbul'da yaşıyorlar. Bir yol bulmadan nasıl geçinsinler? Ne kazanıp ne yesinler? Anlamak lazım. Zor...
Bu parkçıların ilk soruları; "Arabada değerli bir şeyiniz var mı?''dır. Nasıl ya? Olmaz mı? Araba denilen şey baştan aşağı değerGözlüğün, müzik CD'lerin, ilk giydiğin ayakkabı... Ühüüüü... Bir kere hiçbir şey olmasa benzin var. Daha ne olsunAma söyleyemezsin bunları. Onların sorduğu, bilgisayar telefon falandır. Pısarsın sonra "Yok.'' dersin paşa paşa...
Bir de valelerle papaz olma durumu vardır ki bu çok riskli bir şeydir. Benim başıma iki gün önce geldi. Valenin biri günlük volesini vurmak için yanımda bitti. Anahtarlarımı vermedi bakıyor. O elim anda, elimi torpido gözünden çantamın en ücra köşelerine kadar dolaştırmama rağmen bozuk para yok. Aramızda kalsın bütün de yok. Makine olsaydı da bittiğimin resmini çekebilseydi. Mahcup bir şekilde; " Bozuğum yok ne olacak şimdi?'' diye saf bir dostanelikle sordum parkçıya. Ne dese beğenirsiniz?; "Kimliğinizi bırakın bir dahaki gelişinizde verirsiniz''
'Gaydırı Guppak Cemile' türküsünün söz yazarı gelseydi de, bana olanca yaratıcılığıyla o an için söyleyecek bir söz, çıkaracak bir ses verseydi. Hınkırdım, çarpıntı geldi. Daha ne olduysa artık adam kayboldu birden. Geçireceğim cinnetin şiddetini hissetmiş olsa gerek... Gitmiş sekerek.
Konya da yaşadığım bir dönemde, daha tam adaptasyonumu sağlayamamışken, market alışverişimin poşetlerini taşıyan bir görevliye 10 TL vermiştim. Şok oldu adamcağız. Zar zor ikna ettim. Sonunda aldı parayı. Ama atlatamıyor. Beş ay olmasına rağmen hâlâ yanımda. İstanbul'a geldi bizle. Zannediyorum sonsuza kadar da tüm poşetlerimizi taşıyacak: ) Tabii Büyükşehir onu da bozmazsa... Ne de olsa Anadolu bambaşka.
Parayla saadet olmaz diyenler buyursunlar buraya gelsinler...
Acık yaşayıp kaçarak gitsinler...
*Mailleriniz için çok teşekkür ederim. Şiir yazan okuyucularımdan da şiir rica ediyorum. Yollayın, paylaşın, kullanalım, yazalım.
YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Doksan altmış doksan   / 25-01-2009
 Ergenekon   / 18-01-2009
 Birileri bana yardım etsin   / 11-01-2009
 Estetik   / 04-01-2009
 Sana meylim nedendi?   / 28-12-2008
 Küllendi dünya   / 21-12-2008
 Küfür kıyamet   / 14-12-2008
 Gördük günümüzü   / 07-12-2008
 Atatürk'ün resmini de büstünü de istemiyorum   / 16-11-2008
 Başarı ve aile   / 02-11-2008
GÜNCEL
Polisleri Polisleri üfürünce!
Üfürükçülük yaptıkları iddia edilen kayınpeder, kayınvalide ve gelin,...
Bozuk asansöre tazminat
İşadamlarına elektrikli işkence
Duygu'ya Çubukçu sahip çıktı
'Bebeği aldırınca vurdum'
Katil öğretmene 2 kez müebbet
Ambulans helikopter kayboldu
SPOR
Aslan'ın Aslan'ın dönüşü
9'da Baros'la öne geçen G.Saray 23 resmi maç sonra nefis bir gol atan...
Polat'ın kart isyanı!
Ayhan tartışması
Zirveye kolbastı
Dede çok zorluyor
Parayı çar-çur etmeyin
Yiğidolar tekledi
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
HAVA DURUMU
İSTANBUL Çok Bulutlu 10°C 5°C 
ANKARA Az Bulutlu 8°C -2°C 
İZMİR Parçalı Bulutlu 13°C 4°C 
ANTALYA Çok Bulutlu 17°C 8°C 
ADANA Sağanak Yağışlı 14°C 7°C 
EKONOMİ
IMKB E: 25.934,370 D:% -0,87
DOLAR S: 1,636 D:% 0,89
EURO S: 2,108 D:% -0,66
AKTÜEL
GÜNE BAKIŞ
EKONOMİ
GÜNCEL
  Güncel | Yazarlar | Güne Bakış | Ekonomi | Aktüel | Magazin | Spor | Televizyon
| Saklambaç | Astroloji | Mobil Takvim | Reklam | Künye | Gizlilik Bildirimi | Bize Ulaşın | Ana Sayfa
    Takvim Servisi
   
Turkuvaz Medya Grubu Copyright © 2003, 2008 - Tüm hakları saklıdır.
Turkuvaz Gazete Dergi Basım A.Ş.
Turkuvaz Medya Dijital
Hepoku Sabahtan Al Haberi