Bir ayakkabı dersiniz. Düşmanın ayağa baktığı bir dünyada, gözünüz gibi bakarsınız ayakkabınıza.
Ayakkabılar bazen bitirimlik maskotudur, arkasına basılır. Bazen de diktatörlerin yüzüne atılır.
***
Ayakkabının, sadece ayaklar altında ezilmek gibi bir yükümlülüğü olduğunu düşünürsünüz.
Bir bakarsınız, çocukların üzerine bombalar yağdıran bir başkan için, göktaşı yerine geçer.
Eski bir uygarlıktan, yeni dünyaya okkalı bir tepki mesajı haline gelir.
Bireysel bir tavırdır ama kitleleri ayaklandırır. Eğlenceli gibi görünür ama aslında sonsuz bir hakarettir.
***
Medyatik kabalık masalıyla, atılan ayakkabı için özür beklenir.
Yaptığınız hareketin kime karşı olduğu çok önemlidir.
Dünyanın bir ucundan gelip, topraklarınızın sınırını belirleyen birine karşı, terbiyenin sınırı çizilmez.
O yüzden Bush gibilerine atılan ayakkabıdan utanılmaz!
Özür dilenmez!
***
Bir ayakkabı, içinde milyonlarca çığlık saklayan bir isyan kasasıdır.
Öldü sanılan bir toplumun temsilcisi olarak, yeniden keşfedilmektir.
Önemli işlevlerle kayda geçen bir ayakkabının sahibini, omuzlarda taşımak gerekmez mi?
***
Şunu bilmelisiniz ki...
Üzerine basılan her şey, ezilmiş değildir.
Nasıl ki, bir martı uçak düşürürse...
Bir ayakkabı da, dünyayı ayağa kaldırır.
Üstelik, Amerika'nın, Irak'ta kullandığı bütün silahların pabucunu dama atarak.