Bugün hep birlikte anmalıyız onu ama nerdee?.
Ölüm yıldönümünde kanallar, gazeteler kocaman kocaman sayfalar, programlarla anlatmalı, yad etmeli onu aslında. Ne yazık ki bunlar olmayacak. Birkaç cılız vefa gösterisi dışında kallavi bir hatırlayışa tanık olamayacağız.
KİM BİLİR Kendi Gökkubbemiz'de Yahya Kemal'i tanımamak, hazine sandığı üzerinde oturup fakiriz diye sızlanmaya benziyor.
Çıkın sokağa, hem de üniversite çevresinde dolanın. Öğrenci gençlerin çoğuna sorun bakalım. Edebiyat Fakültesi'ne gidenler ve şiir meraklıları haricinde şairi tanıyan kaç kişi çıkar aralarından bakın, şaşırın. Şarkı edilmiş sözlerinden dolayı mısraları eksik ziyade bilenler çıkabilir.
SESSİZ GEMİ Yani, "
Artık Demir Almak Günü Geldiyse Zamandan " diyen
Sessiz Gemi'yi, "
Dönülmez Akşamın Ufku" nu,
"Zil Şal ve Gül" diye başlayıp yürüyen
"Endülüs'te Raks" ı kast ediyorum.
Bari üzerime düşeni karınca kararınca yerine getireyim ve merhum üstadın bir minik şiirini ruhuna dua, hatırasına vefa manasına aşağıya nakledeyim:
HAYAL ŞEHİR Git bu mevsimde, gurup vakti, Cihangir'den bak!
Bir zaman kendini karşındaki rüyaya bırak!
Başkadır çünkü bu akşam bütün akşamlardan;
Güneşin vehmi saraylar yaratır camlardan;
O ilah isteyip eğlence hayalhanesine,
Çevirir camları birden peri kaşanesine.
Som ateşten bu saraylarla bütün karşı yaka
Benzer üç bin sene evvelki mutantan şarka.
Mest olup içtiği altın şarabın zevkinden
Elde bir kırmızı kaseyle ufuktan çekilen
Nice yüz bin senedir şarkın ışık mimarı
Böyle ma'mur eder ettikçe hayal Üsküdar'ı.
O ilahın bütün ilhamı fakat anidir;
Bu ateşten yaratılmış yapılar fanidir;
Kaybolur hepsi de bir anda kararmakla batı.
Az sürer gerçi fakir Üsküdar'ın saltanatı;
Esef etmez güneşin şimdi neler yıktığına;
Serviler şehri dalar kendi iç aydınlığına,
Ezeli mağfiretin böyle bir ikliminde
Altının göz boyamaz kalpı kadar halisi de.
Halkının hilkati her semtini bir cennet eden
Karşı sahilde karanlıkta kalan her tepeden,
Gece bir çok fıkara evlerinin lambaları
En sahih aynadan aksettiriyor Üsküdar'ı.
Yahya Kemal Beyatlı