
"Sanat eseri hem bir saat gibi içinde bulunduğumuz zamanı, hem de bir pusula gibi gidilmesi gereken yönü işaret etmelidir." Fazıl Hüsnü Dağlarca böyle demişti meramını anlatmak için. Bir sanat uyak konuşmanın önsözlerini döktürmüş büyük usta; Türk şirinin yaşayan en büyük şairiydi.
Memleketn sevgisini de bir şiirin imgelerine de onun yazdıkları sayesinde sevdalandım desem abartmış olmam. Hele o hastalık hallerimin şiiri. Bir yerden bir yere taşımıştı beni.
Küçücüktüm. Kütüphaneme koyduğum kitaplarımdan biri de Dağlarca'nınkiydi. Soyadı bir garip gelmişti bana. Dağ gibi kocaman bir şeydi ufkumda. Hastaydım ve elimde onun şiiri vardı. Gözlerimden yaşlar akarken okuyordum sesli sesli. Hastalık korkutmuştu beni;
Üfleme bana anneciğim korkuyorum / dua edip edipq geceleri / hastayım amla ne kadar güzel / gidiyor yüzer gibi vücudumun bir yeri / niçin böyle örtmüşler üstümü / çok muntazam ki bana hüzün verir / ağarken uzak rüzgarlar içinde / oyuncaklar gibi şehir..."
Şiir devam ediyordu dal gibi parmaklaımın, o ipince bileklerimin üzerinden kayıp. Dilim iyice ağırlaştığında bırakmıştım kitabı. Hyat aynı ağırlığıyla abanıyor üstümez. Olan biten her gün bir başka şaşırtıyor bizi. Hastalıktan değil hastalanmışlıktan korkuyorum. Çevreyi saran hastalık hallerinden. Daha önce de söylemiştim; birbiriiçin ölüm sebebi / kimsede hal yok bir başkası olmaya...!"
Büyük bir ağırlık çöküyor üzerimize. Yürüken bile boynumuz bükük. Sırtımıza binen ağırlığı taşımaktan belimiz eğriliyor. Yere yakın yaşıyoruz. Ezik birer kurbağa gibi düşüyor kaldırımlara gölgelerimiz. Çocukluğumu Shatırlıyorum şimdi. Dağlarca'nın o tertemiz tümcelerini; Kaybolmus o çizgilerden / Falcının saadet dedikleri. / O köylü çakısının kestiği yer Söğüt dallarından düdük yaparken..."
Gencecik insanlar düşüyor ülkenin güneşinin battığı yerde. İçimize düşüyor annelerin çığlığı. Peki bir şiir anlatabilir mi bir çığlığın ne demek istediğini;
Belki Fazıl Hüsnü Dağlarca için mümkündü bu; ölüm, Evlerde pissin ama, Dağlarda iğrençsin. / Sen ölüm, Birinin adı silinir de, Adın geçer ancak. Sen ölüm, / Eli tutmaz olur da, gözü görmez olur da / Tutarsın, görürsün oralarda ancak. Sen ölüm, / Ülkelerde kötüsün ya Ülkelerarasıi daha çirkinsin. / Sen ölüm, / Sayrılıklardan sonra gelirsin peki, Şu dev gibi, su dipdiri gençlerle işin nedir?"
Cemal Süreya; "Kadıköy'de hep ceketimin önü ilikli dolaşıyorum diyormuş. Niye diye sormuşlar. Yanıtı yüreğimize oturmuşturbir sokakta karşıma Fazıl Hüsnü çıkar. Saygıda kusur etmek istemem...
Saygıyla büyük usta... Saygıyla...