Sunay Akın; dostum benim. Yıllardır okur, izlerim. Anlattığı anlatmadığı, yazmadığı yazdığı bir sürü şeyi takip ederim. Bu adamın yazmadığı ve anlatmadığı bir şey var mıdır acaba? Bir Nazım tümcesidir ve ikimiz için bir yerde tutarım bunu; 'Kapatır Şabanoğlu Selim kitabı / Okuduğu kırkıncı yapraktır / Anladığını anlatmayan alçaktır!' Destan şiirlerinden Nazım'ın bir sufle ama nasıl büyük, nasıl görkemli...
Bir üniversitede söyleşiye davetli Sunay.
Rektör kendisini kucaklıyor ve şöyle diyordu; 'Onu evladım gibi görüyorum ve Nazım değerinde buluyorum!' Hangi ödül bundan büyük olabilir? Nazım Hikmet için söylediklerini bilemem.
Sunay da bu konuda temkinli olacaktır. Ama bir bilim insanının sizi 'evladım' diye kucaklaması bir 'vatan şairi' olmak kadar önemlidir indimizde.
Parklarda izledim onu bu yaz. Söyleşileri tıklım tıklım geçiyor Sunay'ın.
Üniversitelerdeki anlatılarında sahneye bile dinleyici alıyor. İronisi bol anlatılarına bu da çok uyuyor aslında; sahneyi dinleyenleriyle paylaşıyor Sunay. Başka bir TV kanalında yine birlikte çalıştık. Şairleri, yazarları, oyuncakçıları, müzisyenleri konuk etmişti Sunay.
Yine bizi şaşırtan bilgiler, anekdotlar uçuşmuştu ekranda.
Bir de güzel bir program dönüyor atv'de.
Nebil, Haşmet ve Hıncal Usta yine topu çevirmeye başlıyorlar. Konu? Ne denk gelirse, topa nereden girerlerseBel kıran çalımlar, derin ve çapraz paslar, iyi kurtarışlar, açık kapatmalarBu programlarda da yıldız gibi parlıyor Sunay. Kabilenin anlatıcısı; lehçesi Laz nakaratı çocukların vakanüvisi...
Anlatmaya başlayınca bir Kızılderili kabilesinde ateş başına toplanıyoruz zannediyorum.
Kütüklerin üzerine oturan yaşlı-genç kabile üyeleri o büyük merakla, açılmış gözleriyle dinliyorlar onu. Bir büyücü gibi anlatıyor, bir bilge gibi konuşuyor bazen, bazen de olayın tam içinden biri gibi. Kurtuluş Savaşı'ndan bir kesit. Sunay ne arasın Çanakkale'de Conkbayırı'nda ama o yoktan var edilen uçağın hikayesini bir de ustadan dinleyin bakalım! Tam olayın ortasında buluyorsunuz kendinizi. Hani neredeyse bozuk uçağı savaşta kullanmak için var güçleriyle çalışan Mehmetler'e cıvata, somun ve pense uzatacağızYine bir üniversitede anlatıyor Sunay. Soluk soluğa yetiştim. Gösterisine beş dakika var salon boş. Son dakika aktılar çocuklar o koltuklara ve anlatmaya başladı. Verdiği bilgiler baş edilecek gibi değil. Elmas gibi uzak, altın gibi ulaşılmaz. Ama bir tümcesi var ki ciğerime işleyen hançerdi işte o; 'Ben bunları nereden mi biliyorum? E kitaplardan. Uşaklar siz de okuyun, siz de bilin!' Evet; anladığını anlatmayan alçaktır...