Küresel kriz olaylarının tek ve en önemli tahlilcileri Çarşambalı köylülerdir benim için. Geçen hafta Sarkozy olayına girmiş, bizim yöre insanının açıklamarı konusunda ne dediğini yazmıştım bir güzel. Sarkozy bizim Avrupa Birliği'ne girmememiz için ne lazımsa yapacağını söylemişti. Ve dahi Çarşamba köylülerinin ını almıştı. Küresel kriz mriz dinlemeyeceğiz ama bize dokunan tarafları var.
Ciddi analizlere giriştiler. Sentez, tez, hipotezHavada uçuşuyor. "Arap"a gönderme yapanlar var, tahlilleri çağcıl diyalektiğe dayandıranlar var.
Olaya girip kimsenin kafasını bulandırmlak istemem. Sadece şunu bilirim; bir yerlere toslayacağı belliydi bu sanal genleşmenin. Ben ona birleşme değil, genleşme demiştim ama kimse oralı olmamıştı. Zaten kimse oralı değil. Bunu bir ben biliyorum, bir de ağzı var dili yok Samsun Kalesi.
Yönetim krizi olabilir, "Arap"ı halı çıkacak bir kötüye gidiş, bir çürüme, bir bitiş sinyali olabilir...
Mevcut küresel krizi en iyi betimleyen belge olduğu öne sürülen o küçük kitabı yazdıkları günlerden bu yana neredeyse iki yüz yıl geçti. Haklı olabilirler mi? Belki. Bu kriz "neoliberal küreselleşmenin geçersizliğini kanıtladı" diyeni var, kimine göre kriz kapitalizmden, kimine göre de kriz kapitalizmden kaynaklanmıyor... kredi kuruluşlarını aşırı risk almaya teşvik eden hükümet politikalarından kaynaklanıyor. Peki şu; finans piyasalarında şişkinliklere yol açan yanlış politikalardan neden doğuyor!
Keynes hortlayacak mezarından diyesiyim ama zor ihtimal. Yeni bir şyeyler söyleneceği kaçınılmaz. Zaten "artık yeni bir şeyler zamanı" geldi de geçiyor. Kemal Derviş, memlekete devşirildiğinde söylemişti benzer şeyler; yeni bir dil lazım. İsmail Cem ise şiirinin en ince yerine yerleştirmişti bu sözcükleri; "Dünle birlikte söylenenler dünde kaldı/ cancağızım/ artık yeni şeyler söylemek lazım!"
Kapitalizm mutlaka yeni şeyler söyleyecektir. Para da mal da ellerinde çünkü. Çünkü para da mal da yeni dolaşım yolları bulmak için vardır zaten.
Dolaşım yeter ki kendi istedikleri gibi olsun dolaşıma soktukları yerinülkelerin istediği gibi değil.
Bu çıkar ekonomisinin başka bir adı var mıdır bilmiyorum ama özgürlüklerimizin ve gelecek düşlerimizin üzerinden geçeceği bir gerçek.
Bu gerçek bizim en değerli hazinemizdir bunu da biliyoruz. Ama işte bilmek değiştirmiyor hayatı. Peki hayatımızın değişmesi mi gerekiyor? Elbette ki evet. Başka bir hayat illa ki vardır yaşayacağımız; olmalı.
Peki bütün bu karmaşık süreçlerin bizim Çarşambalılar indindeki yeri nedir? Ne der bir Çarşambalı böyle durumlarda? Hemen söyleyeyim; garuşuk garuşuk gonuşma!