Tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme adıyorum" sözleriyle Cannes'da aldığı 'En İyi Yönetmen' ödülüne teşekkür eden Nuri Bilge Ceylan'ın bu sözleri söylediği filmi 'Üç Maymun' bu hafta gösterime girdi. Daha önceki filmlerine nazaran daha profesyonel bir ekip ile yola çıkan Ceylan 'Üç Maymun' ile hem kendi dünyası ve rutininden çıkmış oldu hem de daha önceki çizgisinin dışında bir filme sevenlerini şaşırttı.
'Üç Maymun' küçük zaafların büyük yalanlara dönüşerek parçaladığı bir ailenin gerçeği örtbas ederek her şeye rağmen bir arada kalma çabasını konu alıyor ve şu sorunun peşine düşüyor: Altından kalkamayacağı acılara ya da sorumluluklara maruz kalmamak adına gerçeği bilmek istememek, onu görmemek, duymamak, hakkında konuşmamak ya da günümüz tabiriyle 'üç maymun'u oynamak onun varolduğu gerçeğini ortadan kaldırır mı? Siyah beyaz çektiği 'Kasaba', 'Mayıs Sıkıntısı' ve 'Uzak' filmindeki görsellik hâlâ hafızalarda dururken 'Üç Maymun'la bunu daha da yukarılara taşıyor.
Ceylan 'İklimler' filmi ile başladığı bireylerin ilişkilerine 'Üç Maymun'da yepyeni bir boyut getiriyor.
Ceylan daima mesafeli olduğu bireylerin bu kez iç dünyalarının fotoğraflarını çekiyor.
Eyüp hiçbir suçu olmadığı halde sadece para için şoförlüğünü yaptığı Servet beyin suçunu üstlenip hapise girmek zorunda kalıyor. Bu seçime kader diyebilir miyiz? Ailenin direği olan Baba, Ceylan'ın diğer filmlerindeki gibi yine kutsal bir noktada duruyor. Oğul İsmail ise sırtında ölen kardeşin yükü ve bir türlü yırtamayacağı sosyal sınıfın ağırlığı ile doğuştan kadersiz. Ve filmin ana karakteri 'Hacer'. Hayatında ilk kez üst sınıftan birisi tarafından beğeniliyor. Belki de ilk kez kadınlığını hissediyor. Her ne kadar metres olmayı kabul etsede annelik ve eşlik görevlerini unutmuyor.
Ah bir de Servet Bey'e aşık olmasa.
Ceylan az ama öz diyaloglar, sahnelerin anlam ve öneminin altını çizen muhteşem görüntülerle bir dünya yaratıyor. Bu filmin en önemli yanı: Hayatın sesi. Hacer kadınlığını yaşamak istiyor, İsmail birey olmaya çalışıyor, baba Eyüp de aileyi bir arada tutmaya çalışıyor.
Karakterler kadar evde filmin ana kahramanlarından birisi. Hem tren yolunun dibinde hem de denizin karşısında. Yönetmen treni metafor olarak film boyunca çok güzel kullanıyor. Ya o denize bakan salon. Herkesin hayatının önü açık ama bir de o küçücük dünyalarındaki sıkışmışlık olmasa.
ÖZÜNÜ KORUYOR
Eyüp'un içeriden çıktıktan sonraki o ilk gece... Hacer'le yataktaki gerginliği ve daha sonra kadının yataktaki çaresizliği...
Bu son derece zor sahneleri ancak Nuri Bilge Ceylan bu kadar nefis fotoğraflayabilir, ancak onun ustalığı bu psikolojiyi bu kadar gerçekçi aktarabilirdi. Ceylan ne yaparsa yapsın özünü, ruhunu korumayı beceriyor.
ÖDÜLLÜK OYUNCULUK
Belkide ilk kez profesyonel oyuncularla çalışmayı seçen Nuri B. Ceylan, bilinen isimlerden yepyeni oyuncular yaratıyor. Eyüp rolüne ancak 'Yavuz Bingöl' bu kadar yakışabilirdi. Muhteşem! Bir de Bingöl'ün popülerliği oyunculuğundan rol çalmasa. 'Ahmet Rıfat Sungar' ise İsmail karakterinde son derece inandırıcı. Ama filmin esas oyuncusu 'Hatice Aslan'.
Hacer karakterini öyle bir yorumluyor ki hayran kalmamak imkansız.
Sanatçı o olağanüstü yeteneği ile ne kimseyi eziyor ne de bir an bile olsa temposunu düşüyor.
Sinemamıza hoşgeldin. Seni bu kadar geç keşfetmesi Türk Sineması'nın bir ayıbı/kaybı.
Eminim sana altın portakalı vermeyen jürinin vicdanı sızlıyordur.
'Üç Maymun' son yıllarda en beğendiğim ve en çok etkilendiğim Türk filmi. Nuri B. Ceylan küçük dünyalardan yola çıkarak bir başyapıta imza atıyor.