Sakala özgürlük verdik epey bir aşağılara sarkıttık iyi oldu.
Şapkayı da takmayıp kel kel gezince tanımayanlar tanıyanlardan daha kalabalıklaştı. "Vaay Abiii.
Gelsene. Gelip bi çayımızı içsene" şeklinde mutat davetlere alışkanlığım şaşkınlaşsa da fark edilmeden dolaşmanın doğal gözlem yapmaya böyyük faidesi var.
TUHAF AMA
Haa bir de o halimle gezenirken bir diyeceği olanların kullandığı hitaplar da ayrı bir matrağıma gidiyor.
Yıllardır "abi"ye alışmışım ya, kulağım bir tuhaf oluyor ilk duyuşta sonra da gülesim geliyor.
- Bey amca bi yol versene...
- Geç evladım...
- Hacı abi bu otobüs Sirkeci'ye gider mi?
- Gider kardeşim...
- Buyur Hacı emice palamut, levrek mi bakmışıdın?
- Yok birader öylesine göz attım...
- Muhterem dikilme yol ortasında da geçelim...
-Affedersiniz efendim buyurun.
SİNEK AVI
Üç aşağı beş yukarı hitaplar böyle. Azapkapı Geçidi'ne yakın kadim kahvenin bitirim ocakçısı, Arap Camii avlusundaki kuşyemi satıcısı, Çin işi tornavida takımını "Amarikan menşeyli" dolmasıyla yutturmaya çalışanı saymazsak.
Köprüaltı meyhanelerinde sinek avlamakta ustalaşan garsonları, altılı, loto, iddia oynarken kümeleşip hararetlenenleri de bir kenara koyarsak, tek aykırı fotoğraf karesi hırdavat çarşısında renkli fleksiglasları sanat eseri gibi istifleyip kendini gazetesine veren o adam oluyor.
Ama neyleyim ki o, bugünlük benim hedef kitlemde değil.
He he heee...