Kadıköy sahiline yakın ve şimdi Akmar Pasajı olmuş binada, yani o devrin Marmara Koleji'nde bıyığı tersiz yatılı bir orta 2 talebesiydim. Okulun sahibi Muzaffer Bey hem de Türkçe öğretmenimiz. Şiire beter meraklı, bize de damardan giriyor okuduğu dizelerle. Sabi günlerimizde Faruk Nafiz'ler, Yahya Kemal'ler, Tevfik Fikret'lerden bile mısralar bellediysek biraz da müdürün eseri işte. Sonra bakıyor ki, ben dahil en az 6-7 hayta velet sahici sevdalısıyız şairlerin etüt salonunda kıyak bir etkinlik düzenliyor Muzaffer Bey. Ozan Bekir Sıtkı Erdoğan'ı, adını radyodan sık duyduğumuz Tarık Gürcan'ı ve Nedret Selçuker'i davet ediyor bi etüt vakti.
GURBETTENGELMİŞİM Liseli abilerin içinde öyküler, fıkralar, soneler dahi yazan da olduğundan en çok onlar keyifleniyor o etkinliğe sonra biz. Önce Bekir Sıtkı çıkıp kendi şiirlerinden potpuri yapıyor. "Maria" diyor, " Baharda geleceğim diyordun hani?" diyor, Gurbetten gelmişim yorgunum hancı" diyor ve finalde iyice coşup " İbibikler öter ötmez ordayım" diyor. Ardından Tarık Gürcan kükreyen soluğuyla kahramanlık şiirleri sıralıyor. Yaş sümük bir gidip ağlak olduğumuz anların hitamında Nedret Selçuker alıyor mikrofonu. Mermer parçasına inci tanesi düşermiş gibi bir sesle anlatıyor; "Ne mutlu ki duygulandınız ağlıyorsunuz çocuklar. Ne mutlu bu gözyaşlarına ki dizeler içinize işliyor, yüceltiyor yüreğinizi. Şiirin kudreti size de geçecek inanın. Sadece yiğitlik destanları, kahramanlık mısralarıyla değil kimi zaman da aşkın, sevdanın, duygusallığın kuvvetini kah ağlaya kah güle hissedeceksiniz yavrularım." Diyor. Sonra en güzel aşk şiirlerinden bir demet sunuyor ki duymalara dünya değer.