Milli Takım üst üste üç maç aynı kadro ile çıkamıyor. EURO 2008'de stoperleri tek tek sakatlanıp sol bekini stoper yapan da bizim takımımız. Yeni sezon başladığında hemen hemen tüm takımlarımızda önemli sakatlıklar var. Hele göz önündeki üç büyükler kadro kurmakta sıkıntı dahi yaşıyorlar. Peki, neden Türk futbolcusu bu kadar çok sakatlanıyor? Bu soru eminim pek çok sporseverin kafasında dolaşıyordur. Neden İngiltere, İspanya, İtalya, Almanya gibi üst düzey liglerde çok daha ağır maç trafiğindeki oyuncular daha az sakatlanırken -tabi tamamen gözlem bu, istatistik değil- bizim oyuncularımız neden üst üste sağlam maçlar çıkarmakta zorlanıyorlar? İşte bu soruyu Prof. Dr. Ömer Taşer'e sorduk. 9. Türk Spor Yaralanmaları, Artroskapi ve Diz Cerrahisi Kongre'sinde basına sunum toplantısının konuşmacılarından biriydi Ömer Hoca. Prof. Dr. Ömer Taşer bu ülkenin en büyük spor cerrahlarının başında gelir ve pek çok futbolcunun doktorudur. Spor ve özellikle futbol ile iç içedir. Ömer Taşer sanılanın aksine bir önceki sezonu baz göstererek Türk takımlarındaki sakatlanma oranının Avrupa'dan daha düşük olduğunu söylüyor. Ancak eklemeden geçemiyor; "Bu sene olanlar gerçekten şaşırtıcı, hiç bu kadar çok sakatlık yaşanmamıştı." Ömer Taşer büyük takımlardaki sakatlıkların artmasında özellikle Milli Takım'ın Haziran mesaisinin etkili olabileceğini belirtiyor. Milli Takım oyuncularında ağırlıklı olarak sakatlık olduğunun altını çiziyor. Ancak genel anlamda bazı sorunların var olduğunun da altını çiziyor. Profesyonel futbolun artık büyük maddi getirisinden dolayı spor olmaktan çıktığını, sakatlıkları bulunan oyuncuların bazen yeterince iyileşmeden sahalara dönmek istediklerini, bu davranışın da sakatlıklar üstünde büyük etkisi olduğunu söylüyor. Sezon içi yoğunluğun büyük bir etken olduğunu ve antrenman sistemlerinin buna göre dizayn edilmesi gerektiğine dikkat çekerek, "Antrenmanların süresi, sıklığı ve yoğunluğu dengelenmelidir. Bir unsur artırılırsa diğerlerinin azaltılması gereklidir, zaman zaman bundan dolayı sıkıntı olduğunu söylemek durumundayız." Teknik direktörler daha çok güce dayanan sporda dayanıklılığı artırmak için antrenmanlarda çok yoğun bir tempo uyguladıklarını belirtiyor. Peki ya sporcular? Onlar kendilerine ne kadar dikkat ediyorlar? Ömer Hoca elbet isim vermiyor, vermekten kaçınıyor ama hala sakatlık sonrası dönemlerde oyuncuların tedavi süreçlerine yüzde yüz riayet etmekte hata yapabildiklerini, yedikleri yemekten tutun da çalışma sürelerine kadar hala uyarılmalarını gerektiğini gerçeğini hatırlatıyor. Yeni nesilden daha umutlu, özellikle alt yapı okullarından gelenlerin daha duyarlı, antrenman ve kişisel form durumlarına dikkat etmekte daha bilinçli olduklarını memnuniyetle dile getiriyor. Biz anlıyoruz ki, futbolcularımız hala pek çok konuda olduğu gibi sakatlık sonrası süreçlerde disiplinden uzaklar. Pek çok oyuncunun sık sakatlanması ya da sakatlık sürelerinin uzamasında bu disiplinsizliğin daha bir önemi var. Ömer Taşer ayrıca pek çok kişinin dillendirmediği bir vakıayı hatırlatıyor; "Bu aralar büyük takımlarda işler iyi gitmiyor, işler iyi gitmeyince sakatlıklar daha da çok artar çünkü herkes sorumluluk almaktan uzakta kalmayı tercih eder. Eğer işler iyi gitse sakatlıklar hatırlanmaz bile." İşte Türkiye'deki futbol gerçeği bu kadar yalın. Yanı başlarında futbolun genel gerçeklerinin anlatıldığı bir kongreye gelmekten üşenen bir spor medyası, araştırmadan internet gazeteciliği yapmaya alışmış gazeteciler varken sporculardan dünya ölçeğinde davranışlar beklemek adil olmaz.