Bir zamanlar televizyonda dizi denince aklımıza gelen ilk isimdi "Bizimkiler..." Muhasebeci Ergun vardı, Erdinç Dinçer...
Şimdi de var...
14 yıldır siroz hastalığıyla savaşıyor.
Ayda 550 YTL emekli maaşıyla yaşamaya çalışıyor.
Sessiz sedasız...
***
Önceki akşam televizyonda dramını anlatıyordu.
Bir sanatçı için en acı gerçektir: "unutulmak!" Kendini hatırlatıyordu yeniden.
Televizyonlara yarısı yanmış kartvizitini gönderiyordu sanki.
"Bir bölümde bile bir dizide oynasam razıyım, hiç olmazsa bir ay evimi geçindiririm." Bir zamanlar bizi ekran başına taşıyan bir oyuncudan, çaresizlik manzaralı bir ev resmi.
***
Muhasebeci Ergun, nereden bilsin, artık hükmünün olmadığını.
Sanata hizmet edenlerin, acı sonunun kaçınılmaz olduğunu, kim anlatsın ona? Hayat köprüleri havaya uçurulan oyuncuların, yaya kaldığı zaman yürümek zorunda olduğunu, bilse bile söyleyebilir mi?
***
Her şeyin galibi zaman.
Görkemli dizilerin içindeki isimleri bile, yerle bir edebilen zaman.
Saklı sandıklara, sadece teselli resimlerini miras bırakan zaman.
***
Kendisini hatırlatırken, ağlayan bir sanatçı kadar, dramatik bir sahne olamaz! Askerden kaçan şarkıcılara televizyonlarda program yaptıran düzenin de, bu görüntü karşısında kılı kıpırdar mı? Eski günleri katlayıp cebine koymakla, hayata yetişemediğini anlatan bir oyuncuya, umut verir mi yeniden? Şehvetli kadınlarını doyuran televizyonculuk sistemi, eski bir oyuncunun, bir aylık geçimine yeşil ışık yakar mı? Çok merak ediyorum.