Yıllar önce bir kitapta okumuştum, aklıma geldi... "
Dün gece herkesin yapması gereken önemli bir işi vardı..
Herkes, herhangi birinin bu işi yapabileceğini düşünüyordu, ama hiç kimse, herkesin hiçbir iş yapmayacağının farkında değildi.
Sonunda herkesin yapması gereken bir işi, hiç kimse yapmadığı için..." Koca Fenerbahçe takımı, tarihi bir hezimetle sahadan ayrıldı...
***
Tribünlere "Hep destek, tam destek" pankartları asmak kolay.
Herhalde suçu üzerine alan bir babayiğit de ortaya çıkar.
"Gerçek destek" adına!
***
Kayserispor karşısında klasik bir Fenerbahçe başlangıcı vardı. Orta alanda bol pas hatası, kanatlar çalışmıyor.
Roberto Carlos, sorumluluktan kaçan uzun paslara sığınmış yine.
Gökhan Gönül'ün melankolik hali devam ediyor.
Orta alan sessiz sinema...
***
Ve bu sessizliği Aghahowa'nın golü bile bozamıyor.
Alex'in yokluğu, Kayseri girdaplarında boğulan orta alanın çaresizliğini işaret ediyor. Maldonado yuhalanacak kadar etkisiz.
Kazım gamsız, Uğur Boral beceriksiz.
Güiza için tribünlerin gözünü boyamak, gol atmaktan daha anlamlı.
Emre'nin yerden kalkacak hali yok.
Selçuk'un varlığını biri bana açıklasın.
Kaleci Volkan'daki tuhaflıklar serisi sürüyor. Ve ilk yarı biterken ikinci gol...
Maçın ilk dakikasından itibaren Aghahowa'nın kaçışlarını fark etmeyen bir defans, başka neyi görebilir ki! Aragones'in hamlelerine bakınca, bu takımın geleceğini söylemeye de gerek kalmıyor.
Görünen o ki...
"İspanya yolcusu kalmasın!"
***
İkinci yarıda iştahı kabarmış bir takım görüntüsünü verse de, kalesinin önünde net pozisyonlar gören ve golleri yiyen yine Fenerbahçe'ydi...
Carlos'un penaltısı bile, dengeleri değiştirmeye yetmedi.
Herkes yaslanacağı bir duvar arıyordu ama herkesin günahları o duvarda asılıydı zaten.
"Toplu intihar tablosu" olarak!
***
Kayserispor'un hakkını vermeliyim.
Sevdalı bir kavganın içinde, oyunu istedikleri gibi kontrol ettiler.
İsteseler daha fazlasını da atabilirlerdi.
Gecenin filozofu Turgay'dı...