Geçen yılın coşkusunu yitiren bir takımdan, dün geceye kalan çaresiz bir resimdi.
Bayram hürmetine bir şeyler bekledim.
Onca eleştiriye karşı, Fenerbahçeli futbolculardaki kazanma ruhunun açığa çıkmasını bekledim. Olmadı..Bir şeyleri değiştirmeye gücü yetmeyenleri dğiştirmenin zamanı gelmedi mi?
***
Fenerbahçe'nin tutuk bir başlangıcı vardı, maç boyunca da tutuk kaldı.
Güiza'nın etkisiz oyununu, tribünlerin sevgisini kazanacak gösterilerle ödeştirme biçimi, haksız bir alışverişti.
Takım yine Alex'in ayaklarına emanetti de, birkaç gün önce, Alex'in yarısı Sivas'ta imha edilmişti.
***
Dinamo Kiev koşarken ve topu koştururken, sarı lacivertliler orta alanda pozisyonları geveliyordu.
"Nerde" dedim, "Geçen yıl pozisyonların üzerine titreyen Fenerbahçe?" Selçuk orta alana göz kulak olmak için defansın önüne yerleştirilmişti ama birinin ona göz kulak olması zorunluydu.
Emre ve Maldonado bir semtin dar sokaklarında gezintideydi ve içler acısıydılar. Kim iyiydi ki zaten? Kanatsız uçak ne demekse, ilk yarıdaki Fenerbahçe oydu.
***
İkinci yarıda aşina olduğumuz Fenerbahçe'den fragmanlar izledik.
Her ne kadar kaleye ilk şutumuzu 47. dakikada çekmiş olsak da, bir dakika sonra Emre-Alex ve Güiza aynı pozisyonu harcamakta ustaydılar.
Golü atmakta acemi.
Sonraki dakikalarda da, Dinamo Kiev ne istediyse yaptı...
Orta alanı parselledi, Pas oranını yüksek tuttu. Kanatları istediği biçimde kullandı. Onlar yenilmemeye gelmişlerdi ve istediklerini aldılar.
***
Şükrü Saraçoğlu'nda devleri yenmenin sihri bozuldu.
Fenerbahçe, kaybetmeyi göze alamadığı için kazanamazdı zaten.
Dünkü sonuç, şampiyonlar ligi düşlerinin belini kıran bir sonuçtur.
Hatta bana sorarsanız UEFA hayali bile zora girmiş demektir.