Gelirsen, ağır aksak bir türkü ol da gel. Yabancılık çektirme bana. Nisan yağmuru gibi beklenen olmayacağına göre, temmuz'da ferahlık saçan mucize ol da gel. Çocukluğumun yastık altlarına saklanan, bayramlık iskarpinleri gibi gir koynuma. Sıradan sokak ayakkabılarına özendiğin, yetmedi mi hala? Gelirsen, bir gece vakti gelme, şarkılara özendi demesinler sana. Öğlen güneşinin tepemizi tepiklediği vakit gel, yanmaya meyyal ruhumuza bedenin eşlik etsin. Yaksın güneş seni, yan sen de benim kadar! Gelirsen, gözyaşları içinde kapımı tokmaklama sakın. Acıyı kapının ardında bırakmaya yeminli gel. Gül yüzlü bir Gülizar çıksın karşıma, yorgun ellerimin çektiği sövenin arkasından. Sen öyle güzelleşmiş ol ki, görünce seni her şeye yeniden başlayabilsin ruhum. Gelirsen, nasıl bıraktımsa seni öyle çık karşıma. Beklemekten kırışan gözaltlarını unut gitsin. Mağrur kaldır başını, sana geldim derken gözlerin gözlerime tesadüf edemesin. Gelirsen diyorum ama gelir misin bilmiyorum. Ben, günleri günlere gelirsen diyerek üleştiriyorum. Zaten bir fasıla değil mi hayat? Her ara, başlayacak olanın öncesinde verilmez mi zaten? Bekliyorum, gelince ömrümüzün ikinci perdesi başlayacak. Son zil, hayat oyunumuzun saadet dolu bitimsiz yarısı için çalacak. Gelirsen, hayat tekrar yaşanılır olacak! Gelirsin artık değil mi?