Küçücük bir umudun peşine düşüyor insan. Kirlettiği her şeyin bir gün unutulacağını sanmıyor belki, zamanın kendisini ak pak edeceğine inanmıyor ama cansız bir ışığın etrafında pervane olmaktan da kendini alamıyor.
Umudum, izine yıllar sonra ulaşmak oldu benim. Terk edip gittiğimde seni, korkak vehimlerin ardına gizlemiştim tutkumu. Olmasan da olur zannetmiştim. O küçücük umut, yanıldığımı açık etti.
Şimdi utançtan ıslanan parmaklarım, tek şansımı kullanmama mani oluyor. Sana iki satır yazarak, kendimi haklı çıkarma derdine düşeceğimi sanan parmaklarım, yeni bir intihara hazır olmadığımı düşünüyor. Aklım sana yazmamı emrediyor, lakin ruhumla işbirliğine girmiş parmaklar, harflerin üzerine gelmeyi sürekli reddediyor.
Oysa ben, kaybettiklerimi kazanmak derdinde değilim! Sadece sana bir ayrılık gerekçesi borcum var ve onu ödeyip, derin bir nefes almak peşindeyim. Gitmemin, bunca yıl sonra bir sebebe bağlanmasının, ötekine ne faydası olur bilmiyorum ama söylemek zorunda olduklarımı söylemenin, gırtlağımı düğümleyen yumrunun, beni taciz eden varlığına bir son vereceğini sanıyorum.
Bir sigara daha bitti, deli gibi içiyorum. Nikotin doldurarak bedenimi, ruhumla aklım arasında derin bir çukur yaratmanın peşindeyim. Aklımı kaybetsem belki, ruhum benle uğraşmaktan vazgeçer diyorum.
Bir sevdanın izini sürmekten yorulmayan yürek, ufacık bir ihanet kırıntısının tesirine dayanamıyor besbelli. Öyleyse bunca zamandır, izine rastlayamadığım için mi efelenip duruyordum, sevdanın yürek kanırtıcı tutsaklığına karşı?
Ben seni hiç sevmediğimi, hiç aklımın ucundan bile geçirmedim! İçime vurdum 'sensiz de olunur' yalanımı, unutmak için yutkundum durdum. Şimdi şans eseri çıkmasaydın karşıma, yutkunup durmakla avutabilirdim kendimi. Ben giderken harabeye çevirdiğim senin, şimdi her şeyi yıkman için, karşına dikilmeyi planlıyorum.
Sen benim kadar merhametsiz olabilir misin sevdanın karşısında? Sanmıyorum. Ben seni bir akşamüstü, yok yok akşamüstüne az kala, bir öğleden sonra terk ettim. Geldim, yüzüne karşı gideceğimi söylemek için sana geldim. Yoktun! Olmayışın, pişmanlığıma derman gibi geldi, zor olandı beklemek, olmayışına kendimce küfürler savurarak kaçtım.
Şimdi karşına çıkıp, o akşamüzeri için sana bir açıklama yapmak peşindeyim. Ne diyebileceksem, onu söyleyip, beklemeden cevabını, yerin dibine batmak niyetindeyim. Şimdi aklım, yine içimi kurcalayıp duruyor. Ruhum bütün yalanların ötesinde, gururumu kırmam gerektiğini söylüyor.
Karar verdim sana geliyorum. Sen istemesen de son sözlerin, söylenemeyişine bir son vermeye geliyorum. Kim iddia edebilir, nihayete erdirmek için söylenen sözlerin, bir mucizeye karşılık gelemeyeceğini. Belki ben, sadece yüzüne bakıp, utançla yıkarsam çehremi yere, sen minik parmaklarınla, başımı yerden kaldırmaya kalkarsın. Umudum yok, sadece kim bilir, belki de, mucizeler de var hayatta diyorum!
Senin buğulu gözlere dayanamadığını bilmesem, bunca olmayacak işin peşine düşmezdim ben. 'Göz pınarları, büyük kirleri yıkayan masumiyet sebilleridir' dememiş olsaydın bana ve sen hatırlatmış olmasaydın pişmanlığın, arındırıcı gizini, izini bulmanın telaşını, ufacık bir umuda çeviremezdim ki!
Geliyorum! Sen istersen bekleme beni.