Oda bu ölümü bütün ayrıntısıyla izlemeden gitmek için adeta çıldırıyor. Tek bir söz söylemeden, sıkı sıkıya kapatılmış zarfın elinden kurtarmak için sabırsızca bekliyor. Ben bu ateş çemberini neden elime almak isteyebilirim ki? Üzerinde adımın yazdığı doğru, senin el yazısından bozma yana yatık sevimli harflerinle. Açmaktan başka çarem yok! Okumak; belki son kez bir mektup okuduğunu bilerek ve cevapsız kalacağının anlamsızlığına anlam yüklemeye çalışmadan, bunu yapabilmeye çalışmak. Bazı şeyler insanın başına ilk defa geliyor ve bu son kez oluyor. Üzerinde senin yazınla ismimin olması, bir umuttur doğuruyor içime Sen, şimdiye kadar bana hiç kötü bir şey yazmadın. Korktuğum doğruysa, bu o ilk ve sonlardan biri olacak. "Bu yaptığımı doğru bulmuyor olabilirsin. Mektup da olsa, bir başkasının elinden bana ait bir şey almaktan hoşlanmadığını biliyorum. Ancak bunun ikimiz için de daha kolay olacağını düşündüm. Gidiyorum! Uzaklara bir yolculuk beni bekliyor. Bunu seninle yapmamız imkanlı değildi. Kiminle imkanlı olduğunu sorma lütfen! Beni unut! Ben de öyle yapmaya çalışacağım. Keşke bir tek kare birlikte resim çektirmiş olsaydık. Ben senin için zarfın içerisine, cüzdanımda taşıdıklarımdan en sevdiğini bırakıyorum. Bu şekilde daha kolay olacağını düşünüyorum. Keşke ben de beyaz kaşkolünle çekildiğin fotoğrafa sahip olabilseydim. Geçenlerde onu gizlice almayı düşündümOlmadı. Neyse! Gitmek zorunda olan herkes; istese de kalamıyor. Ve yazmakla bitmiyor anlatılmak istenenler. Bana kızmaTüm bunları kulağına söylediğimi farz et. Ve beni affet!" Zarfın içersinden, hep cüzdanında taşıdığı ve defalarca istediğim halde vermediği, en çok sevdiği fotoğrafı çıkıyor. Titreyen ellerimle, beyaz kaşkollü fotoğrafımı buluyorum, bana gönderdiğinle birleştiriyorum ikisini. Ve kararımı kesin olarak veriyorum. İki fotoğrafta soluncaya kadar, gidişine meydan okuyarak bekleyeceğim! O caddeye hiç çıkmadan O cafeye hiç girmeden.