Avrupa Şampiyonası'nda biz şampiyon olsaydık. Hiç yenilmeden, harika bir futbol sergileseydik. Ve birileri kalkıp, en çok gol yiyen, iki maçını da tesadüfen kazanan bir takımın teknik direktörünü "enbaşarılıteknikadam" seçse ne yapardık. Lütfen söyleyin! Hakkımızı çalanlar için koparttığımız fırtınalara karşılık. Hakkımız olmayanı bizlere verenlere niye bu kadar uysalız? Aragones, İspanya'yı şampiyon yaparken, çağdaş bir futbol takımının tüm özelliklerini sergileyen bir takım yarattı. Turnuvanın en ateşli takımını. En kolay pozisyona girenini. Milli takımı çalıştırmakla, kulüp takımı çalıştırmak arasında elbette çok büyük fark var. Eleştirdiğimiz Aragones, kulüplerdeki başarısızlığın ve mazideki söylemlerin sahibi olduğu içindir. Daha iyisini Fenerbahçe'ye layık gördüğümüz içindir. Aragones'in iç yaşantı hanesindeki gerçekleri görebilmek için, Türkiye'ye gelmesini beklemek zorundayız. Ama bu turnuvanın en başarılı ve en yaratıcı teknik adam olduğunu da ilan etmeliyiz. Bizdeki günü kurtaran zavallı gösterilerin, İspanya'nın bu turnuvayı kazanırken kurduğu sistemin neresinde olduğunu bir araştırın bakalım? Bizler ne kadar günlük yaşıyoruz. Ne kadar tesadüf! Hangi gençliğin yatırım temellerini attık? Memleketimizde U-17 Avrupa Şampiyonası finalleri yapıldı da, gazeteler bu maçlara kaç sütununu ayırdı? Televizyonlar kaç saniyesini? Kahraman yaratmak bu kadar kolay olduğu içindir ki, kahramanlığın ne olduğunu çocuklarımıza anlatamaz olduk? Bizim kaderimiz bu... Bir yanımız imparatora kul oldu. Bir yanımız, talihin elinde oyuncak oldu. Kur kur oyna...