Almanya maçı, Türkiye'nin futbol tarihindeki en görkemli maçlarından biridir. Bu maç, turnuvadan çekilirken, takımımızın ardında izler bırakmasıdır. Gecenin balistik raporu: Talihsiz kurşunlar bizi vurdu.. Ama futbolun cazibesi de burada işte. Talih tahta çıkınca, emek yere çakılıyor. Oynamadan kazanırken, oynayarak kaybedenlerin acısını biz de hissettik. Bu demektir ki, nasıl kazandıysak, öyle kaybettik. Futbol takımı gibi oynamayı başardığımız zaman, neler yaptığımızı bütün dünya gördüyse... Mucizelere bel bağlamanın anlamı yoktur. Final olmaz mıydı? Olurdu elbet. FatihTerim'in bu turnuvada doğruları çoktu. Son saniye saldırılarının büyük ustasıydı. Muhteşem simyacıydı. Kenar şovları da bir harikaydı. Ama yanlışları da vardı. Turnuva öncesinde, duygularıyla mantığı arasındaki mücadeleyi kaybettiği içindir ki, finali kaçırdı. TümerMetin, milli takım seçmelerinde Yıldıray gibi birini alt edecek kadar hünerliyse... Kimsenin Almanya karşısında "kadromuzeksikti" diye sızlanmaya hakkı yoktur. 20 yıldır Rüştü'yü kazanmak için mücadele ederken, kaç kaleci harcadığımızı düşünmek, final öncesi kendimize taktığımız çelmeyi de görmek demektir. Neyse, aldığımız final biletlerini atmayalım. Talihimize değil, becerimize, sistemimize ve adalet ruhuna güvendiğimiz zaman... O biletleri daha büyük özlemlerin finallerinde kullanabiliriz. Bu gurur denizinden çıkıp kurulandıktan sonra, hatalarımızı kabullenmeyi ilke edinirsek. Futbolun yeni başkenti oluruz. Bir maçta iyi oynamakla devrim olmaz çünkü. Devrim ruhtadır, talihte değil.