Eskiden "Almanya acı vatan!" derlerdi. Anladık ki, değilmiş. Çünkü vatanın acısı da, insanı içinden acıtır, yüreğinden yakar. Oysa Almanya, gurbetçilerimizi bedenleriyle yakıyor. Uyurken, en mahrem mabetlerinde, evlerinde! Almanya'dan kötü kokuların geldiği, ne olup bittiğini anlamakta güçlük çektiğimiz bu günlerde, tecrübeli seyyah dostumuz Mehmet Doğan'ın, usta işi kitabı yetişti imdadımıza. Anladık ki, yeni zamanlarda eski dönem bilgileriyle meseleleri tahlil etmenin imkanı yok. 'Misafir işçilikten, 'Türkler dışarı'ya!' uzanan süreci çözümleyebilmek için, Fide Yayınları arasından çıkan "batı'da doğulu olmak' biçilmiş kaftan.
ÖTEKİ KAVRAMI Üniversite yıllarımdan beri, 'öteki' kavramı üzerine aklı bir türlü durulmayan bendenizle birlikte, meseleyi gerçek tanığından dinlemek isteyen herkesin keyif alacağı kitapta, birkaç asal soru soruyor Mehmet Doğan ve pek çok tabuya meydan okumaktan çekinmiyor. "Doğu-Batı ayrımı ne kadar anlamlı?", "Batı'da doğulu olmak ne kadar mümkün?" Ana ekseni buna benzer soruların, gerçek hayatla ilişkilendirilmiş cevaplarını sorgulamak olan kitabın, 'öteki' konusundaki çıkışını okumadan tahmin etmek mümkün değil. Tek kelimeyle özetleyebilirim, 'sarsıcı'! Kitabın en önemli kozu yazarının, masa başı araştırmacısı, alan taramacısı ya da akademisyen olmamasından geliyor. Mehmet Doğan, işçi bir babanın liseden sonra Almanya'ya yerleşmek zorunda kalan, pasaportuna büyük harflerle 'İŞÇİ' damgasını vurdurtan ve o izi ne yaparsa yapsın bir daha sildirtemeyen bir adam. Anlayacağınız, 'uydurmacı' değil 'yaşayarak yazılmacı' bir kitap...
TAVSİYE EDERİM Doğan'ın uluslararası deneyimlerine bakınca, kitabın başarısının, bir ömre dayanan tecrübelerin sonucu olduğu anlaşılıyor. "Uluslararası Af Örgütü Ve Müslüman-Türk Çatı Örgütleri'nde başkanlığa varan düzeylerde görevler, İnsan Onuru ve Hakları Örgütü'nün kurucu başkanlığı, Yeşiller Partisi Milletvekili Danışmanlığı ve halen süren Kral Medya Grubu Uluslararası Medya Danışmanlığı. Hala bana soruyorsanız, "batı'da doğulu olmak" okumanız gereken kitaplar arasında derim.
İB.E- G.TE Hafta sonu Takvim'in birinci sayfasından verdiği, "Milli Rezalet" haberi gözünüze çarptı mı bilmiyorum. Beni bu aymazlık üzdü ama şaşırtmadı maalesef! Goethe'ye 'g.te' demek, bizde fıkralardan kalan bir alışkanlık. Edebiyatımızın dev romanlarından "Yaprak Dökümü"nün 'P' harfi unutularak yazılması sokak argosunun en eğlendirici oyunu. Yine de bütün bu rezaletlere kütüphane kataloglarında rastlıyor olmak, kitabı seven, bilime inanan insanlara hüzün veriyor. Kahrolduğumuz bu yazım yanlışlarından çok, 'okumayı boş zaman işi sayan', 'eğitimi ezbercilikten kurtaramayan' zihniyetin bizi getirdiği nokta.