Çok sevdiğim şarkıcı bir dostumun kızının öğretmenlik yaptığını sanıyordum da...
Bir gün bir banka müdürü olarak karşıma çıktı.
"Öğretmenliği niye bıraktın?" diye sordum!
Sormaz olaydım.
En yaralı yanına yaslanırken, aslında alışık olduğumuz ama "Eğitim dünyası içinde olmaz" diye düşündüğümüz bir çirkinliği anlattı bana.
***
Bir lisede öğretmenlik yaparken, güzelliği başına bela olmuş.
Okul müdürünün soysuz tacizleri...
Üstü açık teklifleri, üstü kapalı tehditleri.
Çareyi, başka bir okula tayin istemekte bulması....
Ve sonra da tayin için kendisine yardımcı olacağı söylenen yetkili zatla görüşürken, aynı kahpeliği ondan da görmesi...
Ve karşı duruşun bedeli olarak, doğu illerinden birine sürülmesi...
"Doğu illerinde öğretmenlik yapmaktan gurur duyarım ama o soysuz adama tepki olsun diye mesleğimi bıraktım" dedi.
Hayalindeki mesleği...
***
Bulunduğu makamı "her hakka müktedir" olarak görenler ve makamını her türlü namussuzluğun kalkanı olarak kullananlar!
Bir öğretmeni kaybetmişiz...
Çocukları deli gibi seven...
Namuslu, şerefli bir Türk kadınını.
Eğitimini bu yönde alan birinin ilk ve tek kayıp olmadığını biliyoruz elbet.
***
Düşleriyle fingirdeşen bir yetkilinin hayalindeki mesleği çalınan bir kadınla mücadelesi, tarihin her döneminde vardır.
Olayın, şimdiki zaman dilimiyle ilgisi yok.
Yıllara dayanıyor...
Ama yıllar boyunca değişmeyen gerçekler, namuslu öğretmenlerin kapısına dayanıyor.
Öyle adamlara bu cesareti veren bir şeyler de var elbet.
Birileri de...
Onlar hiç azalmıyor!
***
Öylesine ahlaksız bir düzen oluşturuldu ki...
İyi insan olmak ve kahpeliğe karşı durmak, herkesin harcı değil.
O yüzden onurlu duruşun zarafeti her yerde aynı.
Ha sınıfta... Ha bankada!