"Kırmızıyı görmüş boğa gibi saldırdı" lafı külliyen yalanmış meğer. Boğanın kızıp saldırması kırmızıyla filan alakalı değilmiş. Zaten boğanın gördüğü kırmızı filan da değilmiş. Çünkü boğalar renk körüymüş. Yani sarı olmuş, eflatun olmuş, yeşil, pembe, mor ya da kırmızı olmuş fark etmiyor boğalar için. Çünkü dedim ya; boğalar renkleri fark etmiyor. Onlar sadece beyazı ve siyahı görüyorlar. Arenalarda, kibirli ve kasıntı duruşlar içindeki matadorun salladığı kırmızı kumaşa saldırmaları, renginden değil hareketinden ötürü.
KIRMIZI KUMAŞ
Çünkü hayvanı daha içerideyken dövüp, şişleyip, yaralayıp iyice zıvanadan çıkartıyor, ondan sonra salıyorlar meydana. Boğa da o can yangını ve kızgınlık içinde hareket eden her şeye saldırıyor. O sırada matador, kırmızı kumaşı değil de siklamen rengi donunu da sallasa boğa oraya doğru seğirtecek.
DAĞITSIN, PARÇALASIN
Aslına bakarsanız bazı konu ve konumlar söz konusu olduğunda insanların da boğalardan farkı kalmıyor. Yani insanlar da "renge" değil "harekete" yapıyor hamlesini. Kendisini örselediğini, yaralayıp azap verdiğini sanan müteharrik kişi ve nesnelere doğru koşturuyor, vursun, dağıtsın, parçalasın istiyor. Yani insanların renginden çok hareketleri etkiliyor karşısındakini. Şöyle bir etrafa, olup biten olaylara alıcı gözüyle bakın. Bakın ve rahatlıkla görün, bizdeki hareket karşıdakinin rengine değil, hareket çekene!..