Hasan Hüseyin kitapta "günümüz dervişi"nin öykülerini sunuyor bize bazen. O öyküleri, yer yer şiirleriyle birlikte anlatıyor. Mesela diyor ki: "Anadolu Türkmen geleneğinde, saçlarını ve kaşlarını kazıtıp bir hırka, bir torba, yani 'baş açık, yalın ayak' diyar diyar dolaşarak halkını aydınlatmayı ereği yapmış bir geleceğin insanıdır derviş.
YOLA DAİR İnsanın mürşidi bilim, ışığı aşk olunca da bu zamanda adı derviş oluyor. O zaman ben de ışığını arayan bir ozan olarak anlatılmalık söylenceler ve kaderini arayan bir aşığın yol hikayeleri bulacağım."
DOST YÜREĞİ Kitabın sayfalarını çevirdikçe satır aralarında saklanmış ne çok ortak ahbap, ne çok ortak anı buluyorum heyhaaat.
Sonra bir yer geliyor, satırları yüreğe ok saplıyor:
"Bütün yorgun ayaklar için 'Yollar düzdür' der bir düşünür. Aşk içinse yollar da yoktur ayaklar da.
Sadece o adressiz meçhul rüzgarın konuğusunuzdur.
Düş kurup düşlersiniz. Düştüğünüzde yağmur yağıyorsa hâlâ
şanslısınızdır. YERE ÇARPAN Ama rüzgar esmiyordur artık. Ağlamalarınıza cevap veren yağmur 'Bak hâlâ yüreğin çarpıyor' der.
Dağılmış olan parçalarınızı duyarsınız o zifir yoksul karanlıkta. Aklınızın ve vücudunuzun dağılışını.
Düştüğünüzü izlersiniz ışık hızından öte bir hızla.
Yere çarpma ve parçalanma anında hissettiğiniz her şey hayatınızdır."