TERİM-izin son damlası...
Norveç maçının kazanılması gerekiyordu, kazanıldı. Maçtan sonra, kişisel bazda ve yayın bazında bi'çok kişi yorum sordu bana. Ne de olsa artık spor yorumcusu kimliğimiz de oluştu. Bu sıkışıklıkta araya kaynadım bende. İyi de oldu. Şunu söyledim; "Bu maçın yorumu falan yok. Bu maçın, halk arasında, ayıp ya da deği, çeşitli şekillerde ifade edilen, korkularla alınmış bi'galibiyet olduğunu düşünüyorum..."
Kıt kanaat puan topladık Emre'nin öyle bi'vuruşu var ki, adeta maç giderse yazılacak manşetleri ve kendisinin de el-kolla vereceği cevapları düşünürcesine. Gökhan Gönül maçı alan en önemli adamlardan olarak, neden yedekti anlaşılmaz? Tabi bu konuda yazılacak, söylenecek çok şey var ama, galip takım haklıdır durumu bi'çok ağrazı örttü, halının altına süpürdü. Biz gayet kaliteli bi'takımız, morali, motivasyonu yüksek bi'takımız. Yurtdışında oynayan oyuncuları olan bi'takımız. Sponsorları, dünya çapında bi'takımız. Bütün bu artılar, sıradan bi'takıma bile, ivme katacak önemli artılar. Fakat, her nedense biz, kıt-kanaat topladığımız puanlarla ancak gidebileceğiz 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası'na. Son maç biletimiz olacak... Terimizin son damlasını akıtıp yendiğimiz Norveç maçının ardından, Bosna maçı Terim'in son şansı olacak. Tabiki Yunanistan Milli Takımı'nın kalecisini, Macaristan maçının hakemini asla unutmamak lazım. Terim maçlardan sonra başarılarını, zaferlerini anlatırken, Türk Milli Takımı'ndaki geleceğini belirleyen bu iki kişiyi de anacak mı, onlar olmasa zor durumda kalırdım diyecek mi, merak ediyorum... Bosna maçının neden Ali Sami Yen stadında yapıldığını da anlamış değilim. Deniyor ki önceden yapılıyor bu hesaplar. O zaman Federasyon bu ince hesapları çok önceden yapmalı, son maça kalabileceğimizi düşünmeliydi. Mesela Şükrü Saraçoğlu Stadı 55 bin kişilik kapasitesi ve teknik olarak daha hazır haliyle bu maça yakışırdı... Sanıyorum olası bi'başarısızlıkta, Terim ve ekibi Ali Sami Yen'de nispeten daha az tepki alırız, "Yönetim istifa" seslerini daha çabuk susturabiliriz diye düşünüyor olabilir... Bazı kesimler de, Kadıköy'ün Milli Takım'a ters geldiği yönünde görüş beyan ediyorlar ki, bunun haksız bi'eleştiri olduğunu düşünüyorum. Her statta kaybedilen ve kazanılan puanlar var. Eğer stadla oluyorsa bu iş, taktiğe, futbolcuya, teknik direktöre ihtiyaç yok. Zaten Türkiye'nin bugünlerdeki psikolojisi de buna müsait, okuyup-üfleyip çıkalım uğurlu-bereketli stadyumumuza sonra da gelsin kupalar diyelim...
Sakatlarımız bizi aksatır Kayıplarda bahane bulmakta üstümüze yoktur zaten, ülke halkı olarak. Forma uğursuz gelir. Hakem Türk düşmanıdır. Allah kazanmamızı istemez. Top bizi sevmez. Sakatlarımız bizi aksatır. Takım iyidir de, bireysel hatalar bizi bitirir vs. vs. örnekler uzatılabilir ama kafamız hep aynı. Şu 2008 vizesini alalım da, geleceğimizi iki defa düşünelim bence... Kabadayılıkla, ayak oyunlarıyla, egolarla yönetilen diil, çağın gereklerine, teknolojiye, bilimsel gerçeklere önem veren bi'takım kuralım ki, tek aşkımız, umudumuz, sevincimiz Türk futbolumuz hep gülsün, güldürsün...
|