Trafik Lambalarının Anlamları
Yeşil geç. Sarı hazırlan. Kırmızı dur. Bu öğretildi ailede, okulda kabaca. Yıllar geçtikçe bu etkili ama basit kurallar, bölünerek çoğalıyor ve sürücüler farklı şekillerde sirayet ediyor... Kırmızı ışık, iki şerit yol. Araçlar beklemede; birinde, jantları arap sabunuyla parlatılmış. Dub... Dub... Dup... Derinden bi'bas sesi. Pasta cila göz alıyor. Egzos nikelajlı. Alt ortada mor bi'ışık. Bixenon farlar ve sisler açık. Sert amortisörler otoyu agresif hale getirmiş. Camlar filimli olduğundan içindekini göremiyoruz ama araçtan yola çıkarak üç aşağı beş yukarı kestirebiliyoruz nasıl bi'şeyle karşılaşabileceğimizi...
ENHIZLILİBİDOYASAHİPOLMAK Brad Pitt katı verilmiş, jöleden bitmiş saçlar. Büyüklerden kalan gülağacı tespih, göbeğe kadar açık gömlek düğmeleri üstüne kapşonlu, fermuarlı ceket, orijinalden olduğu kabul edilen yırtık kot, paçotti ayakkabı, yarım şişe parfüm, iri kasalı saat, güneş gözlüğü (gece ya da gündüz olması farketmez), solaryum mucizesi (Fedon'un gençliği) şeklinde bi'abi... Liseyi babasının okula yaptığı trilyon bağışlarla bitirmiş. Yabancı dili otomobiline yaptırdığı modifiyelerin telaffuzuna yetecek kadar. Zorla açık öğretime kayıt olmuş, amacı okumak değil, nimetlerinden faydalanmak. Gece sabaha kadar internet marifetiyle 50-100 arası kıza yazmakla geçmiş. Bu sitelere sıradışı olan kendisinin ve aynı özellikteki otosunun bol bol resimlerini koymuş... Gündüz de kendine olumlu yanıtlar veren gacıların sarı olanlarının krokisiyle donattığı yan koltuğun yönelttiği istikametleri turlayan, kilometre yapan ama bunu niye yaptığını bilmeyen bir kişilik... Karşı cinsle olan ilişkisi, seksmetresinin ekranında yazdığı adet. En hızlı libidoya ve otoya sahip olmak çok yeterli kendisi için... Derinden de, ben ne zaman düzgün bir hayat yaşayacağım endişesini duymak ama bunu kendinin bile duymayacağı bir ses tonu ile söylemek, kendisinin yumuşak karnı...
KULLANIMHAKLISINIRLI... Diğeri standart bi'aile otomobili. Arka koltuğa monte edilmiş bebek sandalyesi zaten durumu özetliyor. Çocuk babası ile çalışan İstanbul esnafı. Baba bi'yandan o güne kadar çalışmanın ardından gözünü emekliliğe dikmiş. Bir yandan da "Bu hayta oğlan, işi tamamen ona bırakırsam batırabilir, bu yaştan sonra sil baştan yapmayalım" düşüncelerinde kalmış. 40 yılı aşan ve heyecanını yitirmiş bi'evliliğin ardından, yazlığın bahçesindeki çapa işleri daha enteresan geliyor. Hala üzerinde alet oynatacak bi'zeminin olması hoş diye düşünmekte. Çocuk, babanın esnaflıkta 40-50 yılda aldığı yolu çok daha çabuk almak istiyor. Tam "Babam olmadan da hallederim" derken, gelen müşterilerin içeri "Selamlar, baban yok mu?" cümlesiyle girmesi, "Senin henüz, benim ticaretime aklın ermez, biz babanla el sıkışmazsak onun adı alış-veriş olmaz" hissiyatını yaratması, küçük iş adamı olma heveslisi arkadaşımızı frenliyor. Bu, mücadele esnasında annenin de basınçlarıyla, eşten dosttan bulunan bi'kız ile evli bulmuş kendini çocuk. Kendince bulduğu kızla vedalaşmak zorunda kalmış, ailesini bahane ederek... Kırılmış kalbi, kırdığı kalbi ama zorunlulukları arasında sıkışmış kalmış. Çare yok. "Evlen, aşk gelir arkadan" denmiş kendisine, sihirli yaptırım cümlesi anlamında... Fikren değil ama, zikren yaptığı bu izdivaç meyva vermemekte gecikmemiş. Çünkü Dede, bi'aksesuar tadında, sıra ona geldi tadında bakmış torun sahibi olma düşüncesine. Manevi baskı, tohumlara direkt olarak etki etmiş. Vizyonu, evlenip anne olmakla sınırlı yenge hanımın Arizona Vadileri kadar verimli ovaları da ürünü sunmakta gecikmemiş... O en mutlu. Başarabileceği kadar hedef koymuş kendine, olmayacak duaların peşine düşmek yerine... Babanın aklı sık sık yarım kalan ama zaten yarım kalacağı baştan belli olan sevgiliye gidiyor. Daha çok araçtayken üstelik. Kendine ruhsatlı bir otosu yokken, babasınınkini kaçırabildiği ve kızın da bi'yalanla evden kaçabildiği akşamlarda, kullanım hakkı sınırlı olan bu otomobilin keyfini daha da çıkarabilme amaçlı, sahil yoluna çekerek camlar buharlaşana kadar meşk etmek hatıradan ziyade, bitmeyen bi'özleme dönüşmüş... Bu şartlarda "bekar, özgür" olmalıydım fikri, kurcalıyor makinayı... Kırmızıda biraz bekledikten sonra, sarı yandığında, bunu direkt yeşil yanmış gibi algılayarak, ayrı yönlere doğru ilerleyen araçlardakiler, aynı yanlışa bi'kez daha düştüler. Aynı hayat trafiklerindeki, sarıları es geçtikleri gibi... Birbirleri olmaya hevesliler derinden ama bundan da mutlu değiller...