Avukatlara neler oluyor?
Son zamanların en ünlü avukatlarından biri Kerinçsiz idi. Şu sıralar sesi sedası pek çıkmıyor, herhalde yorgun düştüğünden tatile çıktı. Ne ki değerli avukatlarımız, Kerinçsiz'i aratmıyor. Önceki gün başlayan Hrant Dink cinayeti davasında, sanıkların savunmasını üstlenen avukat Fuat Turgut, mahkeme önünde toplanan insanlara şöyle seslenmiş: "Hepiniz Ermeni'siniz."
***
Sayın avukatın, oraya toplanan insanların babalarını, dedelerini ve etnik köklerini tek tek incelemiş olabileceğini sanmıyorum. Başka bir konuyu tartışmak istiyorum.
***
Adaletin tecelli etmesinin üç aktörü vardır. Yargıç, savcı ve avukat. Savcı, davada kamuyu temsil eder. Avukat, savunma hakkını. Savcı ile avukat, hukuk temelinde ellerinden gelen bütün gayreti gösterir. Kararı ise yargıç verir. Hüküm tesis eder.
***
Gerçek bir adaletin oluşması için, yargıcın hukuka bağlılığı ile vicdani bağımsızlığı ne kadar önemli ise... Savcı ile avukatın da hukuka bağlılığı ve vicdani bağımsızlıkları o derece önemlidir. Aksi halde, yargıç şaşırtılabilir, yanıltılabilir, tuzağa düşürülebilir. Bu yüzden de adalet tecelli etmeyebilir.
***
Nasıl ki, iddia makamı, yazılı kanunlara ortodoksça bağlı kalmak yerine vicdanını dinlemek ve hukukun ruhuna uygun iddianame hazırlamak zorunda ise... Savunma makamı da bütün gayretini, birikimini ve duygularını savunma hakkının son sınırına kadar zorlamak fakat o noktada durmak zorundadır. Savunma makamı, hasmane bir çizgi içinde olamaz. Salt kişisel duygularıyla, ideolojisi ile veya başka saiklerle hareket eden bir savunma makamı, bir şekilde müvekkiline bile zarar verebilir. Ama en çok da adaletin tecelli sürecine zarar verir. Bir avukat, yırtıcılık derecesinde becerikli ve birikimli olabilir. Bir sanığın savunma hakkı ne kadar kutsalsa, cinayete kurban gitmiş maktulün yakınlarının adalet isteme hakkı da o derece değerlidir. Savunma makamı bu prensibe riayet etmek zorundadır.