Tüccar gazeteci böyle buyuruyor Türk medyasının temel problemi "akıl" eksikliğinden değil, "vicdani" yoksunluktan veya zayıflıktan kaynaklanıyor. Evelallah medyamızda, mektepli, birikimli, deneyimli, entelektüel, demokrat ve dahi liberal gazeteci sayısı hiç de az değil. Fakat iş "vicdan"a geldiğinde, orada esaslı bir kıtlık söz konusu. Bu sebeple de beklenen sonuç hasıl olmuyor, olamıyor. O zaman da medyanınkimeçalıştığı sorusu gündeme geliyor.
***
Gazetelerimizden biri dün şu manşetle çıkmıştı piyasaya: Türkiye uçuyor. Nasıl uçmuş diye bakıyorsunuz. Altını şöyle döşemişler: Bu yılın ilk çeyreğinde ekonomi yüzde 6.7 büyüdü. 2007'ye hızlı başladık, 410 milyar dolarlık ekonomi olduk. Kişi başına milli gelir ise 5 bin 561 dolara yükseldi.
***
Bunlar tabii ki atmasyon rakamlar değil. Makro ekonomik göstergeler, veriler.
***
Türkiye'nin büyümesi hiç kimseyi üzmez. Bu haber elbette iyi bir haber. Fakat gazetecilik, bu rakamları okuyucuya sunarken, vicdanın sesini dinleyerek, bir başka soruyu daha gündeme getirmeyi emrediyor. Bu ekonomik büyümeden ve gelir artışından, yurttaşlar eşit şekilde yararlanabiliyorlar mı? Hayır. Sen bu soruyu sormazsan, tam da seçime gidilirken, dolaylı olarak, bu büyümeyi gerçekleştiren siyasi iktidarı desteklemiş olursun. Bunun adı gizli destekçiliktir.
***
Kağıt üzerindeki rakamlar böyle. Ama sokağa çıktığınızda bambaşka bir gerçekle karşılaşıyorsunuz. Türk halkı bugün iki sınıfa ayrılıyor. Birinci sınıf, kredi yoluyla, kredi kartları yoluyla, vergisiyle, algısıyla borç batağına saplanmış olanlar. Bankalar hâlâ ucuz kredileri anonslamak için birbirini çiğniyor. Daha fazla yurttaşı borçlandırmak için. Türk halkının ikinci büyük sınıfı ise borçlanacak bile ekonomik takati olmayanlar. Emeklisi, işçisi, dargelirlisi, memuru, şoförü, öğretmeni, küçük esnafı, dulu, yaşlısı ile halkımız boğaz tokluğuna yaşıyor.
***
Gazeteci işte bu durumda, ekonomi tıkırında diye haber yapar da, gelirin nasıl paylaşıldığına bakmazsa, vicdansız bir gazeteci olmuş olur. Ve halka değil, siyasi iktidarlara çalışmış olur. Bu tablo nasıl yaratıldı, diye soracak olursanız: Gazeteciliğin tepe noktalarını tutanların tüccar gazeteci haline gelmesiyle yaratıldı. Tüccar terzi olunabilir, tüccar nalbur, tüccar keresteci de olunabilir ama tüccar gazetecilik olmaz. Olabilemez. Olmuşsa eğer, bakarsınız ki, Türkiye şahlanıyordur, bu sebeple gazetecilerin de keyfi gıcırdır ama halkımız sürünüyordur.