'Oradan' bakınca
Okurumuzun izniyle yıllık iznimizin bir kısmını kullandık, yine okurumuzun izniyle geldik çöktük bilgisayarın başına. Yaz babam yaz. Allah bizi gazeteci yapmakla niye cezalandırdı bilemem. Herhalde bir günahımız, kabahatimiz vardı bilmediğimiz. Halbuki, iznimizi kullanırken, sevgili halkımızın arasında ne kadar da rahattık, huzurluyduk bilemezsiniz. İnsan, olaylara, gelişmelere ve seçim kavgalarına "oradan" bakınca o kadar da etkilenmiyor, şahane bir dinginlik içinde yaklaşıyor her şeye.
***
Hele gazeteleri "dışarıdan" okumak daha da heyecan verici. Halkın günlük yaşamındaki huzurlu atmosfer, bizim mesleğin psikopat havasını ortadan kaldırıyor. Seçim haberlerinin sayfalara yerleştirilişini, yorumları, seçim gezegeni gazetecilerin nabız yoklamalarını izledikçe, damağınızda kekremsi, mayhoş bir lezzet oluşuyor. Halbuki normal çalışma halindeyken biz bu nabız yoklamalarının çoğunun atmasyon olduğunu, laf olsun sayfalar dolsun olduğunu biliriz. Aniden "halk" haline gelince bu tür menfur düşüncelerden kurtuluyorsunuz.
***
Dışarıdan, yani halk gibi bakıldığında, medyanın seçim gelişmelerini yansıtış biçimini çok ama çok objektif(!) alıyorsunuz ve şu sonuca varıyorsunuz: Allah'ın izniyle AKP yine büyük bir çoğunlukla iktidara geliyor. Hükümet yanlısı, sempatik, aydın, liberal yazarların yorumlarına bakıldığında da, anlaşılıyor ki, bu CHP'den adam olmaz... Başbakan Erdoğan'ın temel seçim motifi, insanın içini acıtıyor. Ne güzel kendi aralarında şahane bir Cumhurbaşkanı seçeceklermiş ama karşı taraftakiler seçtirmemişler, büyük haksızlık yapmışlar. Ama bu sefer millet bu haksızlığın hesabını fena halde soracakmış. Neticede şöyle bir hisse kapılıyor insan: Kardeşim madem bütün millet gidip sandıkta AKP'ye oy verecek, o zaman ben niye sap gibi ortada kalayım. Ben de gidip AKP'ye oy atayım, belki bize de kırıntı mırıntı bir şeyler düşer. Pompa bu yani! Kaçamazsınız!