Demokrat Parti ve yığınaktaki hata Yüksek Seçim Kurulu, ANAVATAN Partisi listelerinden milletvekili adayı olanların, Demokrat Parti'den aday gösterilemeyeceğini açıkladı. Böylece, Erkan Mumcu'nun, "MilletvekiliadayıolupolmamakararınıMehmetAğar'abırakıyorum" cümlesinin ve diğer ANAVATAN'lıların "Yerpazarlığıyapmıyoruz" iddiasının yasal bir desteğe sahip bulunmadığı da ortaya çıktı. Zaten, Siyasi Partiler Kanunu'nun 40. maddesinin 3. fıkrasına göre, "Birkimse,birpartidenönseçimveyamerkezadaylığıyoklamasınakatıldıktansonra,başkabirpartidenmerkezadayıgösterilemez" . Erkan Mumcu'nun ve ANAVATAN listesinde yer alan diğer milletvekili adaylarının bu durumda yasal olarak Demokrat Parti'den aday gösterilmelerine zaten imkân yok. Ancak, 4 Haziran'a kadar partilerinden istifa etselerdi, bağımsız olarak adaylıklarını koyabilirlerdi. Bu süre geçtiğine göre, bağımsız aday da olamayacaklar. Sadece ANAVATAN'ın milletvekili aday listesinde bulunmayan kişiler, Demokrat Parti'den aday gösterilebilir. Nitekim, teşkilatlardan bazı ANAVATAN'lıları Demokrat Parti listesine alıyor. Bunları, ANAVATAN yöneticilerinin bir feragat ve fedakârlık içinde olmadığının anlaşılması için yazdım. Çünkü, Demokrat Parti listesinden aday olmalarına kanun engel.
***
Yukarıdaki teknik bilgiyi verdikten sonra, merkez sağa talip olanların beceriksizliğinin altını bir kere daha çizmek isterim. Tarihi bir misyonu ve şanlı bir mazisi olan Demokrat Parti ismini alacaksınız, gönüllerde bir heyecan yaratacaksınız, sonra da ufak hesapların peşine düşüp, umutları yarı yolda söndüreceksiniz. Bence esas sorumluluk Erkan Mumcu'da. Çünkü o şöyle hesap yapmıştı: "Tıpkı AK Parti çatısı altında Parlamento'ya girdiğim gibi, bu defa da, Mehmet Ağar'a yapışıp, arkadaşlarımla birlikte milletvekili seçileyim, sonra da Ağar'ı yiyemezsem, seçimlerden sonra kendi partimi kurayım." Ama bunun için paraya ihtiyacı vardı. ANAVATAN'ın parasına kıyamadı; Yeni Demokrat Parti adı altında bir oluşuma bu parayı devretmek isteyince kıyamet koptu. Mumcu, Mehmet Ağar'a ve kendisine büyük zarar verdi. Ağar, Mumcu'ya uymayacaktı. Kendisini 27 Nisan muhtırasından haberdar edip, bazı telkinlerde bulunanlar olmuşsa, onlara da kulak tıkayıp, 4 milletvekiliyle Genel Kurul'a katılacak ve Parlamento'nun üstünlüğüne saygı duyduğunu, bu en kritik anda gösterecekti. Tarihi bir fırsatı, o da böylece kaçırmış oldu. O toplantıya katılsaydı ve kıyasıya AK Parti'yi eleştirseydi, yanlışlarını yüzlerine çarpsaydı, aynı zamanda demokrasi konusundaki tavrının altını çizseydi, Anayasa Mahkemesi'ni devreye sokup, doğal sürecin işlemesine engel olanları teşhir etseydi, partisinin baraj sorunu kalmadığı gibi, % 15'leri zorlardı. Ortada derin güçlerin bir planı var. Onlar, MHP'nin Parlamento'ya girip CHP ile koalisyon yapmasını, AK Parti'nin de muhalefette kalmasını istiyorlar. Avrupa Birliği çizgisinden sapmış, içine kapanmış bir Türkiye... Aynı 2001'de yaşadığımız krizlerin benzeri yeniden gündeme gelir. 2001 krizi, 28 Şubat'ın bize hediyesiydi. Millet sağduyulu davranmazsa, 27 Nisan muhtırasının da Türkiye'ye benzer bir "hediyesi!" olacaktır.