Karıncaezmez Şevki
İlkokul yıllarımdı, aydınlık yıllar...Karıncaların ezilmeyeceğini kitaplardan öğrenmiştik de, futbol dünyasında Karıncaezmez Şevki zarafetini gazeteler öğretmişti bizlere. Göğsünün sol yanında sarı ve kırmızı karanfil taşıyan bir futbol centilmeni... Galatasaray Kulübü yanmıştı o yıllar. Karanfilli adamın sol yanı da yanmıştı. Kaplumbağa bir otomobili vardı. İçindeki karşılıksız sevdanın bedeli olarak otomobilini sattı ve Galatasaray'a bağışladı, yangına su niyetine. Şiddet ve nefret Galatasaray'a egemen olmamıştı o yıllar. Karıncaezmez Şevki, bedava bilet peşinde değildi. Üzerinde hangi forma olursa olsun, avucuyla su içirirdi bütün çocuklara. Şimdiki futbol düzeninin anlayabileceği biri değildi. Şimdiki tibünlerin ve yöneticilerin hissedebileceği kaba saba biri hiç değildi. Karıncayı bile incitmedi, bırakın sahaya koltuk atmak. Sessiz sedasız öldü... Galatasaray takımından alacaklı gitti cennete... Fatih Terim'in saldırganlık ve şiddet tohumlarını ektiği Galatasaray'a, sonraki yıllarda başka ruhlar egemen oldu. Karıncaezmez Şevki'nin varını yoğunu verdiği bir takıma, şimdiki adamlar ne verdi derseniz, tribünlere bakınca her şeyi görebilirsiniz. Karıncaezmez Şevki elindeki tek varlığı olan otomobilini sattı da, Galatasaray aşkıyla yanıp tutuşanlar niye bir otomobilini bile satmadı? Tribünlere maç izlemeye değil, ölmeye ve öldürmeye gelenler, bu sorunun cevabını vicdanlarına verebilir mi? Eğer Galatasaray tarihinden haberleri varsa... Gerçek Galatasaraylılar bilir. Galatasaray, UEFA Kupası'nı kazanmadan önce büyüktü... UEFA Kupası'ndan sonra değil. Kibirin Galatasaray'dan aldıklarını hiçbir kupa ödeştiremiyor artık!