Martı çığlıkları
Deniz kenarında, yaşamak gezintisine çıkan bir kadını öldürdüler gördüm. Suçu martıların üzerine attılar. Martılara kelepçe taktılar, adamlar şarap içiyordu. Denizden tekneler geçiyordu, "Durun" dedim durdular. "Kuru iftira" dedi katiller, ıslanmışlardı. Denizden gelen adamlar da onlara destek kıtasındandı. Yürütmeyi durdurma kararı aldım gönlümde durmadılar. Ama yemin ederim, kadını onlar vurdular.
***
Kadının cebinden hiç söylenmemiş şarkıların notaları çıktı. Adamların dilinde tecavüz için bestelenmiş şarkılar çoktu. Adamlar kadını kendilerine çekti, kadın televizyon dizilerinde patronuyla yatan kadınlara benzemediği için kendisini adamlardan uzağa çekti. "Zaten ölecekti" dedi, bıçağı saplayan adam. Sigarasının ucunu şaraba banıyordu, yetkililer onlara kanıyordu da ben ona yanıyordum.
***
Eskiden Sarayburnu'nda kendisini denize atanları kurtarmak için hayatını tehlikeye atan adamlar geldi gözümün önüne. Nasır tutmuş bir düşü uyandırdım. Katillerin pabuçları dil çıkarttı bana. Polisler martıların kelepçelerini çıkartmadı.
***
Lale devrindeydi İstanbul. Yağma ve talan mevsimiydi. Kıyıları sökülüyordu denizlerin. Denize atılan iyiliklerden kalmamıştı da kadınlar atılıyordu denizlere.
***
Kadınlar için oynanan oyunlar her yerde aynı. Martıların denizlerin üzerindeki çığlıkları da sanıldığı gibi açlığa değil. Onlar insanları işaret ediyorlar. "Arkanızdangelenherkesegüvenmeyin!" diye. Hele önünüz denizse... Hele kadınsanız!