Adaletin bu mu Türkiye!
Mitingler sürecek... Ankara Tandoğan ve İstanbul Çağlayan ile sınırlı kalsaydı, demokratik bir tepkiden söz edebilirdik. Ama, devam ediyor. Hep düşmanlık yaratan, hep geren cümleler. Sanki işgal yıllarındayız ve Kuvay-ı Milliye direniyor: "...iktidarasahipolanlargafletvedalâletvehattahıyanetiçindebulunabilirler.Hattabuiktidarsahiplerişahsimenfaatlerini,müstevlilerinsiyasiemelleriyletevhitedebilirler.Millet,fakr-üzaruretiçindeharapvebitapdüşmüşolabilir..." Zaman tünelinin içinde kalan "DonKişot'lar", yel değirmenleriyle mücadele ediyor... 28 Şubat'taki "ışıksöndürme" eylemlerini hatırlıyorum. "Susurluk aydınlansın" diye başlatılan yürüyüş, Erbakan'ın "Fasafiso","Glugludansıyapıyorlar" gibi biriki cümlesi ön plana çıkarılarak, nasıl da Refahyol iktidarı aleyhine dönüştürülmüştü. Laiklik mitinglerinin de "psikolojikharekât" çerçevesinde gerginlikten medet uman lar tarafından yönlendirildiğine ve kullanıldığı na artık inanmaya başladım. Yalnız bu gerginlik sadece CHP'ye yaramı yor. O bayrak mitinglerinden kendilerini dışlanmış hissedenler iyice bileniyorlar. Genelkurmay bildirisi, Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararı ve peş peşe mitingler. Dengir Mir Fırat'ın dediği gibi: "Etkokmasındiyetuzlarız.Yatuzkokarsa." 1982 Anayasası'nın kabulünden sonra Özal 285, Demirel 244, Sezer 330 oy ile seçildi. Gül 358 oy aldı, seçilemedi. "AdaletinbumuTürkiye!" diye düşünenler, AK Parti'ye oy vermek için sandığa koşabilir.