Kadın ve kuşku
İki arkadaş oturmuş barda içiyordu. Biri diğerine döndü ve dedi ki: "Unutma mirim! Kişi yaşarken bile ölebilir." Ne kadar doğru bir söz. Ölümlerin en acısıdır yaşarken ölmek! Hayatı katlanılmaz kılmak. Bir kere ölmek yerine her gün ölmek. Bir ömrü böyle geçirmek. Kim ister böyle bir yaşamı? Erkek mi? Hayır. Kadın mı? Evet. Bir zamanlar yaşarken ölen kadınları tanıdım. Onlar yaşamaktan zevk almaya bakmazlardı. Kuşku, en iyi arkadaşlarıydı. Hiç durmadan kendilerine sorular sorarak hayatlarını tükettiklerini gördüm. O zamanlar anlamıştım. Kadınlar kuşkuları yüzünden doğuştan ölüdürler! Çünkü onları kuşkuları zehirlemiştir. O nedenle kuşkucu kadından hep korkmuşumdur. Üzerine serptiği ölü toprağını, birlikte olduğu erkeğin üzerine de atıyor. Devamlı erkeğe sorular soruyor. Yenmeyen ve içilmeyen şeylerin hesabını istiyor. Erkeği soru manyağı yapıyor. Neredeydin? Kiminleydin? Telefonun neden cevap vermiyor? O kız sana neden öyle baktı? Yolda yürürken kadınlara bakıyor musun? Akşamları telefonun sesini neden kısıyorsun? Erkek arkadaşların ile neden buluşuyorsun? Beni seviyor musun? Eski kız arkadaşların seni hiç arıyor mu? Gibi, gibi bitmez tükenmez; ama erkeği bitiren sorular. Zor bir hayat. Hem kadın, hem de erkek için. Bu kuşkucu kadınları tanıdım. Onlardan bezmiş erkekleri de. Şimdi düşünüyorum. Kadın olmak mı zor yoksa erkek olmak mı?