Yürek cephesi
Berbat bir ilk yarı. Takımın kaptanı ÜmitÖzat, sota bir köşe bulmuş kendine, "benirahatsızetmeyin" der gibiydi. Sağda Serkan yüz bebek adımı atıyor, bir futbolcu adımı etmiyordu. İlk yarıdaki en kötü iki adam, maçın 40. dakikasında, futbol topuyla ilişkilerini yeniden gözden geçirdi. Bu pozisyonda Alex, kendisine gelen topu, iğne deliğinden fil geçirir gibi geçirdi. Bu dakikaya kadar, bir "dertkağnısı" vardı sahada. Neredeyse bütün takım intihar ederken, herkes seyirciydi.
***
İkinci yarıya, yenilenmiş bir ruhla "yürekcephesi" oluşturmuş bir takım çıktı sahaya. Baskılı bir Fenerbahçe izledik. ÜmitÖzat ve Serkan bu kez bindirme ustalarıydı. Aurelio, orta alanda tek başına kavga veriyordu. Rakip ceza alanında çok net pozisyonlar, bencillik yüzünden harcandı. O yüzden galibiyet golü, ölü toptan Tuncay'la geldi.
***
Gerçekler "gündüzgözüyle" daha net görünüyor. Dünkü maçta, Kezman, galibiyet adına payına düşen darbeleri vurmamaktan sanıktır. Deivid, ihtiyarlığından ve çelimsizliğinden. Neyse ki, ikinci yarıda artan mücadele ruhunun öne çıktığı bir pazar gününde, bir yol daha geçildi, bir durak daha aşıldı. Ama dünkü galibiyetin bir resmi olacaksa Alex derim... Yanına da MehmetAruelio ve ikinci yarıda oyunuyla ÜmitÖzat'ı koyarım.. Attığı gol, verdiği mücadele ve öldürücü paslarıyla, "tanıdıkAlex" vardı sahada. Maçı kazandıran gerçeği tribünlerde de aramak gerek. Fenerbahçe taraftarı, maçın her saniyesinde galibiyetin alnından öpen, inançlı askerlerdi ve bu inancı bir an bile terk etmediler.