Enkaz aileler
Küçücük bir odanın penceresinden, kocaman bakar küçük bir çocuk. İstediği bir akşam yemeği, bir okul harçlığı, ailesinde huzur. Yoksulluk ve sefalet bir çakal gibi koklar geceyi. Babanın hayatı, birilerinin iki dudağı arasındadır. Anaların gözleri yağmuru taşır. Politika dediğin zehirli mıknatıs. Namusluya bile namussuzluk bulaşır.
***
Çocuk umutlarını sektirir sokakta, çöp bidonlarının arasında kendi cesedini görür, ürker. Küfür rengine bürünür gözleri. Analar kezzapla sarar yarasını. "Bugökyüzübizimgökyüzümüzdeğil" der babalar. Bir infaz beklentisinde, kendi sessizliğini dinlerken. Politika, kendi yandaşlarına ziyafet çekmektedir o sıra. Çocukların hakkını, zıkkımın kökü gibi yerken.
***
Tek göz odalı bir evde, tencerenin dibini kurcalar çocuk. Anne hayatın derinliğini kurcalar o sıra. Babanın başına enflasyon düşmüştür, kalkamaz. Organlarını partisine bağışlayan sistem, ülkenin her karış toprağını da ihale fesatçılarına bağışlar, nasılsa çaylar şirketten. Nasılsa dokunmak yasak!
***
Küçük bir odanın penceresinden, solgun bir kartpostal gibi bakar çocuk. Mahallenin yoksul köpekleri ona bakar. Politik ağalar başını kaldırıp da bakmaz bu sefalete.
***
Onlar enkaz altında kalan ve sadece seçim mevsimlerinde hatırlanan herhangi bir aileden biri. Kasten yoksul bırakılan. Seçim mevsimlerinde, "Bensanaerzakvereyim,senbanaoyunuver" alçaklığına kurban gitmesi muhtemel ailelerden biri. Onlara da kızamıyor insan. Denize düşen yılana sarılmıyor mu?