301 ve Adalet Bakanı
Türklüğe hakaret dolayısıyla sık sık gündeme gelen Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesi değiştirilirken, AdaletBakanı'nınyargılamaiznivermesi şartı eklenmek isteniyor. Zaten eskiden bu maddenin benzeri olan 159. madde uygulamasında, Adalet Bakanlığı yetkili kılınmış ama, sakıncaları görüldüğü için yeni Türk Ceza Kanunu'nda buna son verilmişti. 28 Şubat döneminde sakıncalarına ben de şahit olmuştum. Savcının takipsizlik kararı verebileceği bir durumda dahi, izin Adalet Bakanlığı'ndan çıktığı için, mecburen dava açılıyordu. Savcının bana kaç kere, "GenelkurmayBaşkanlığı'ndanşikâyetgelmiş,AdaletBakanlığıdaonayvermiş.Nasıldavaaçmam?" dediğini bilirim. AK Parti döneminde, kamuoyu da, 301'den dava açılmasına karşı çıktığı için, Adalet Bakanı birkaç kere yargılama izni vermeyerek, muhtemel sanıkları kurtardı. Ama bu çark daima ay nı istikamette dönmez. Bu yüzden, Cemil Çiçek'in itirazına katılıyorum. Çiçek, "Yetkiistemiyorum" dedikten sonra şu izahatı veriyor: "Türklüğe,Cumhuriyet'e,Meclis'e,hükûmete,askere,poliseçıkıpbirilerihakarettebulunacak;ondansonra, 'Ey Adalet Bakanı haydi bakalım dava açabiliyorsan aç' diyekarşımadikilecek.Diğeryandan,birileridehakaretsayılmayacakbircümleyielealıp, 'Ey bakan, bu sözü nasıl görmezden gelirsin de dava açmazsın' diyecek.BöylebiryetkiyialanAdaletBakanı,bakanlığınınişleriniyapamazdurumadüşer." (Muharrem Sarıkaya-Sabah) Yetkiyi Adalet Bakanı'na bırakmadan, savcılar, Avrupa Birliği'nin kriterleri çerçevesinde özgürlüklerden ya na tavır koyacak biçimde eğitilirlerse, sorun ortadan kalkar. Belki biraz daha zaman alır ama, daha köklü bir çözüme ulaşılmış olur.