Rüşvetle annelik
Her nesil kendi acılarıyla büyüyor. Anneler-babalar, "Bizim zamanımızda bu kadar rahatlık yoktu" diye kendi sıkıntılarını anlatsa da, yeni kuşaklar sunulan konforun yanında daha büyük dertlerle boğuşuyor. En önemlisi de anneler, çocuklarına el gibi kalıyor. Ufacık yavrular, şansları varsa anneanne ya da babaanne yanında, şansları yoksa Türkçe bile bilmeyen yabancı bakıcıların veya yuvaların muallak ortamlarında yetişiyor. Anne-baba ise akşamları ve hafta sonları görülen, bir ömür özlenen kişiler olarak kalıyor. Birçok çocuk, okuldan çıkıp eve gelince kendisini annesinin karşılamasının ne demek olduğunu bilmiyor. Evlatlarını bırakıp işyerine gitmek de tüm annelerin ortak hüzünleri oluyor. Hayat şartları, aslında içten içe nefret edilen bu düzene insanları mecbur bıraksa da anne-baba olmanın verdiği mutluluk, tüm zorluklara karşı geliyor. Ancak bir tarafta da her türlü fırsatı olmasına rağmen evladını bile maddiyatla eş değer tutan insanlar ortaya çıkıyor. Sevgilisine küsüp tek taş yüzükle barışan, ilişkilerinin her ay dönümünde pahalı hediyeler almaya alışan kadınların ardından şimdi de annelik için rüşvet gerekiyor. İshak Cerit, çocuk yapmaya nazlanan manken eşi Esin Moralıoğlu'nu, son model bir cip ve lüks bir ev alarak ikna etmeye çalışıyor. Herhalde ev ve araba olunca Moralıoğlu'nun doğurası geliyor. Halbuki birçok insan çocuğu olsun diye nice evler, arabalar satıp doktor kapısında yatıyor. Öleceğini bile bile evladını dünyaya getiren ve bazen onun yüzünü bile göremeden can veren annelerin sayısı her geçen gün artıyor. Annelik, banka hesaplarına değil gönülden fedakarlıklara bakıyor. Ne yazık ki ev ve arabanın da hükmü bir yere kadar... Her gece defalarca uyanıp bebeğine süt vermek, onun geleceği zamanlar dayanamayıp pencerelerde kalmak, kendinden çok onu düşünmek için maddi destek yetmiyor. İnsanın bunu en içten şekilde istemesi gerekiyor. Herşeyin tarifesi belli de anneliğe fiyat yakışmıyor...