Çobanların yalanları vardı.
Yalanlar doğruların önünü keserdi, koyunların yolunu.
Hesap dökümü ortada.
Yalanların bedelini sadece çoban değil, koyunlar da öderdi.
***
Bizler, yalanın el üstünde taşındığı bir ülkede neler gördük neler.
"Kuşlar gibi özgür ve onurlu da yaşanır" dedik, "Böcekler gibi sürünerek de..."
Verdiğimiz mücadele, kaybettiğimiz ahlak ve dürüstlük kalelerini geri almaktı, er niyetine. O yüzden siyasetçilerin her niyetine kuşkuyla baktık.
***
Çünkü siyaset iki yüzlülüktür.
Onlar halkla sadece seçim mevsimlerinde kontak kurarlar, saatlerini kendi çıkarlarına kurarlar. Halkın kalbine giden yolları bilirler.
Aynı yoldan kaç kere geçmiştir toplum, ama aynı oyunda ebe olduğunu bilmez.
Her şey düzenin istediği gibi işler.
***
Hırsızı vardır siyasetçinin, kendinden olanı korur. "Demokrasi var kardeşim!"
Sürtük bir dayanışması vardır.
"İt ürür, kervan yürür!"
***
Onların lüks villaları vardır, sizlerin sabah öksürükleriniz.
Sizin sofralarınızda kuru ekmekten başka bir şey yoktur.
Onların masalarında boş yer yoktur.
Onların kızları Mercedesli gelin olur, sizin kızlarınız acımaz kadere gelin gider.
Onların çocukları çocuktur, sizinkiler taştır. Bir telaştır peşlerinden gidersiniz.
***
Politikanın konuşma balonlarını doldurursunuz, maskeli balolarda safları doldurursunuz.
Bilmezsiniz ki, onların maskeleri kaç kere düştü, daha kaç kere düşecek.
Çünkü gördükleriniz gerçektir siyasette.
Görmedikleriniz daha gerçek.
***
O yüzden bu ülkede, yalancı çobanların neden bu kadar değerli olduğunu görmek istediğimde...
Koyunlara bakarım hep!